• USD  34,28
  • EURO  37,18
  • BORSA  8.828,79
  • ALTIN  3.005,56
SON DAKİKA
Ekonomik kriz mi? O da ne?

Necmi Hatipoğlu [email protected]

Ekonomik kriz mi? O da ne?

21 Ağustos 2019 15:52

Tayyip Erdoğan gitsin de yerine mezarından hortlayıp Hitler gelsin diyenlerin sayısı hiç de az değil, bunu gayet iyi biliyoruz!


Erdoğan bizim alışık olduğumuz liderlerden değil, bunu da çok iyi biliyoruz.

Belagatiyle, siyasal duruşuyla, rakiplerine karşı son derece acımasız sözleri ve tavırlarıyla, kendisine oy verenlerin dışında kalanları yok saymasıyla ünlüdür kendisi…

Ve fakat böyle olmasına rağmen, özellikle Atatürkçü, Kemalist, solcu, sosyalist hatta sağ siyasetin belli bir bölümünün nefretinden beslenen ve yumuşamak yerine tam aksine rakiplerinin bam tellerine basmayı tercih eden Erdoğan’ın 18 yılı bulan iktidarında sona doğru yaklaştığımız da bir gerçek. Zira her şeyin bir ekonomik (kullanılabilir) ömrü vardır, liderlerin de elbette…

Gelişi ekonomik krizle olmuştu, gidişinin de aynı şekilde olmasını umanlar, ekonomimizdeki en küçük sallantıyı bile 9 şiddetinde deprem gibi göstererek “batıyoruz”, “ekonomimiz çöktü”, “işsizlik tarihi rekorlar kırıyor” sözleriyle Erdoğan’ı gönderebileceklerini zannediyorlar.

Gelin görün ki; mesele hiç de öyle basit değil.

Evet ekonomimizde çalkantıların olduğu doğrudur, özellikle son 8 ayda dövizdeki yukarı doğru hareketler, yabancı yatırımların azalması, piyasada paranın dolaşımına engel teşkil eden meseleler olarak önümüzde duruyor.

Fakat özellikle bugünkü iktidardan bezmiş, yaka silkmiş, bir an evvel bunlar gitsin diye bakan kesim pireyi deve yapmakta pek mahir. Özgül ağırlıklarının Ak Parti seçmeninden çok daha fazla olduğu da bir gerçek.

Ancak bazı şeylerin şu’yu vu’kuundan beterdir ama tek başına dedikodu, iktidarı devirmeye yetmez.

Battık, bittik, ölüyoruz edebiyatı Erdoğan nefretiyle dolu olan kesimi gaza getirmeye yetiyor olsa da sokaklar hiç de öyle demiyor.

Kaz’ın ayağının böyle olmadığını nerden mi anlıyoruz?

Mesela, Megastarımız Tarkan iki yıl aradan sonra konser vermeye kalkıyor, 160 liradan başlayıp 10 bin liraya kadar çıkan biletler satışa çıktığı gün tükeniyor! Üstelik tek konser değil, üst üste tam 6 konserden söz ediyorum! Bayramdan hemen önce  Antalya’da konser veren Jenifer Lopez’i izlemek için 160 bin liraya loca satın alan, normal yerlere 2 bin ila 7 bin lira arasında para ödeyen  binlerce dinleyiciyi saymıyorum bile…

Bayram’ı Ankara’da geçirmek üzere arifeden bir gün önce, yani 9 Ağustos Cuma günü yola çıktık. Yaklaşık 400 km’lik Ankara seyahatimizi özel aracımızla tam 9 saatte bitirebildik. Bayram tatili uzamamıştı, zira oteller ağzına kadar tıka basa doluydu, tatili uzatmaya ihtiyaç yoktu. 4 günlük bayram tatili için yollara dökülen insanları görmeliydiniz. Yol boyu tuvalete girmek için dakikalarca kuyruk beklemek zorunda kaldığımız dinlenme tesislerini tarif edemem. Yıllarca ulaşım sektöründe çalışmış bir gazeteci olarak ben böyle bir kalabalık ne gördüm ne duydum!

Ankara’da eş dost bayram yemeği yiyelim dedik, rezervasyonsuz gittiğimiz hiçbir mekânda yer yoktu! Güya Ankara bomboştu! Dönüşümüzde de durum farklı değildi!

Ulusal bütçemiz uzun süredir faiz dışı fazla veriyor! Bu ne demek peki? Yani eskiden giderimiz fazla, gelirimiz azdı, şimdi ise durum tam tersi. Geçen sene Temmuz’da 1,1 milyar lira fazla veren bütçe, bu yıl tam 9,9 milyar lira fazla verdi!

Yani demem o ki; ekonomik göstergeler de, sokaklar da ekonomimizde işlerin tıkırında gittiğini gösteriyor. Boşu boşuna eyyamcılık yaparak, battık bittik hikâyeleri anlatanlar ve Erdoğan’ın gitmesi için bundan medet umanlar, umutlarını başka bahara saklamak zorunda gibi görünüyorlar.

Bir şeyi de sanıyorum unutuyorlar veya görmezden geliyorlar. Gemi batarsa, içindeki herkesle birlikte batar!

Ben bunlara oy vermemiştim demekle felaketten kurtulmak mümkün değil, lafla da peynir gemisi yürümüyor anlayacağınız.