Semih Eryıldız [email protected]
ÇEVRENİN NELER YAPABİLECEĞİNİ BİLMEM ANLADINIZ MI?
01 Şubat 2022 10:09
PATLICAN, KABAK VEYA HIYARI 30 LİRAYA ALANLAR ÇEVRENİN NELER YAPABİLECEĞİNİ BİLMEM ANLADINIZ MI?
Kentlerde, bahçelerde üretilecek enerji, taze besin ve temiz suyu yaşayan insanoğlu ile birlikte canlıların tamamına sunmak iş değilken; elektrik, su, doğalgaz faturalarına zırıl zırıl ağlayanlara çözüm göstermek yerine, onların kederi üzerinden ‘rating’ arayanlar; efendilerinin kör kazançları üç gün daha sürsün diye; kendi toplumlarını hastalık, salgın ve açlıktan ölüme mahkum ediyor;
İnsanlığın tamamından da öte tüm canlıları; flora ve faunanın hayvanat ve nebatatını besleyecek su ve gübre kentten çıkarken; bunu örgütlemek-planlamak yerine; açgözlü kar hırsı uğruna toplumu suni gübreye, paralı suya, dünyanın öte ucundan getirip anasının nikahına sattıkları hormanlu-kansorojen besinlere mahkum edenler, paranın yenmeyeceğini, kendilerinin de müşterileriyle birlikte cehennemin dibine gitmesine önleyecek bir çare de olmayacağını anlayacaklar, ancak o zaman ‘vakit çok geç olacak’.
Çevre tehdidinin, aydın gevezeliği ve boş laf, veya sermayenin önünü kesmeye çalışan söylemler olmadığını herhalde artık sağır sultan bile öğrendi. Gebze’de kuyu açmaya çalışanlar otuz sene önce, 4 metreden çıkan suyun 700 metreye kaçtığını görünce veya Ankara’dan güneye uçarken gördükleri eski tuz gölünü sahra çölü sanınca, her gece kumlar arasında boğulma kâbuslarıyla uyanmaya başlamaktadır. Artık her dünyalı hissetti ki bu daha başlangıçtır.
Gerçek ise ‘az sonra’ gözlerinin veya ‘toplumun’ içine girecek.
Çevre söylemleri ile en çok dalga geçenler bile ocak çiçeklerini, çarpılmış meyveleri, ağustosta yağan karları görüp hala uyanmadılar. Yeşil banknotları yiyemeyeceklerini, ilaç niyetine içemeyeceklerini de anlamaları için çok ama çok az zamanları kaldı.
Doğal afet diye bir şey yoktur. Doğanın kapitalist ve açgözlü katillere verdiği şimdilik çok zarif ve henüz daha yolun başında olan yanıtları vardır.
Felaket sadece aptal ve gözü kara bencillerin kaderidir.
Şimdi kalın kafalara iyice sokulması gereken şey çevre felaketinin de yoksulluk gibi kader olmadığıdır. Kafasını kuma gömenin her yeri açıkta kalır. Çevre felaketi ancak onu kaçınılmaz sananlar ve boş verenler için kaderdir.
Türkiye’deki güç sahiplerinin sürdürebilirlikten anladığı tek şey, yeniliğe direniş diye özetlenen gerçek yobazlığı sürdürmektir. Halbuki yüzyıllık İngiliz katil petrol devi BP bile çoktan soyadındaki “Petrol” sözünü “Güc- Power”e değiştirdi; harıl harıl yenilenebilir enerjicilerle iş birliği yolları arıyor ve de buluyor.
Çünkü ‘arayan Mevlasını da belasını da bulur’… Türkiye’de kör kapitalizmin bağnaz bekçileri, benzer dala konmuş kuşlar gibi hala çevreci çözümleri düşman görüp, medyalarında ambargo uyguluyor. Gerçeği, çözümü kendilerinden bile gizlemeye çalışarak kendi ayaklarına da kurşun sıkıyorlar.
Bu gidişle bizler de toplum olarak matbaaya yüzlerce; trene ise yarım yüzyıl baktığımız yetmiyor gibi, çevrebilimle ilgili çözümlere de daha yıllar boyu trene bakar gibi bakmayı sürdüreceğiz.