Ünlü siyaset bilimciden kriz uyarısı
09 Ekim 2018 10:21
Siyaset bilimci Ahmet Kasım Han, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da ortadan kaybolmasının ardından Türkiye ve Suudi Arabistan arasında diplomatik kriz çıkarabileceğini söyledi.
Suudi Arabistan vatandaşı muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’dan, 2 Ekim’de ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğu’na gitmesinden bugüne haber alınamıyor. Türk Emniyeti Kaşıkçı’nın öldürüldüğü ihtimali üzerinde duruyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı iddialarla ilgili soruşturma başlattı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan’a “konsolosluktan çıktığını söyleyerek sorumluluktan kurtulamazsınız” çıkışında bulundu. İstanbul’da yaşanan bu olayın diplomatik olarak ne anlama geldiğinden, Türkiye-Suudi Arabistan ilişkisine ve ABD’nin pozisyonuna kadar olayla ilgili merak edilenleri Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Ahmet Kasım Han’a sorduk.
Gazeteci Kaşıkçı’nın ortadan kaybolması ne anlama geliyor?
Ahmet Kasım Han: Suudi Arabistan’ın Türkiye’de yaptığı ilk iş değil bu. Suudi yönetimi zaten kendisine karşı olan her muhalifin dünyanın neresinde olursa olsun peşine düşüyor, onların sesini kesmeye çalışıyor. Kaşıkçı olayıyla da muhaliflere –nerede olursanız olun, sizi buluruz- mesajı veriliyor. Başka bir yere götürülsün ya da öldürülsün, ne olursa olsun, bu olayın kabul edilebilir bir tarafı yok. Tüm uluslararası değerler, teamüller yerle bir edilmiş durumda.
Olayın Türkiye’de, İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’nda gerçekleşmesi de bir mesaj içeriyor mu?
Han: 15 Temmuz darbe girişiminden beri Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin saklanamaz bir kırılganlığı var. Türkiye, darbeye karşı beklediği desteği göremedi Suudi Arabistan’dan. Ayrıca Türkiye; Arap Baharı’ndan beri Müslüman Kardeşler başta olmak üzere Arap dünyasının muhalifleri için sığınak vazifesi görüyor. Suudi yönetimi bu noktadan hareketle Kaşıkçı’nın ortadan kaybolmasıyla muhaliflere – Türkiye’nin de güvenli bir sığınak olduğunu düşünmeyin- mesajı veriyor.
DİPLOMATİK KRİZ KAPIDA
Türk emniyeti Kaşıkçı’nın öldürüldüğüne inanıyor. Dışişleri, Suudi Arabistan’dan konsolosluğun aranması için izin istedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Suudi yönetimine sert çıktı. Ankara-Suudi Arabistan hattında tam olarak ne yaşanıyor?
Han: Konsolosluğun aranması Türkiye’de ya da dünyada olayı takip eden kimseyi tatmin etmez. Suudi Arabistan’ın da Türkiye’nin arama isteğine onay vermesi sadece devletlerarası gerilimin dozunu azaltır. Olayın üstünden bir hafta geçtikten sonra konsoloslukta bir arama yapılırsa da herkes eylemin izlerinin temizlendiğine inanır. Türkiye’nin şu aşamada Suudi işbirliği olmadan cinayeti aydınlatma konusunda yapabileceği bir şey yok. Dışarıdaki kamera kayıtları izlenir ki, o da çoktan inandırıcılığını kaybetti. Eğer Türkiye, ilerleyen süreçte şüphelerinin arkasına teyit edilebilir kanıtlar da koyarsa diplomatik bir kriz yaşanır. Türkiye’nin Suudi Arabistan yönetimine yapacağı en can acıtıcı hamle de Suudi diplomatların sınır dışı edilmesi olur. Suudi Arabistan ise Türkiye’ye yatırımları durdurabilir sadece. Ama bu hamle Ankara’nın canını acıtacak düzeyde olmaz. Çünkü Türkiye’nin Suudi Arabistan ile büyük petrol ticareti yok.
“ABD KAŞIKÇI'YI DEĞİL ÇIKARINI DÜŞÜNÜR”
Cemal Kaşıkçı olayı ABD’nin Suudi Arabistan’a yaklaşımını nasıl etkileyebilir? Trump’ın Suudi Prens Selman’la yaşadığı gerilim büyür mü?
Han: Kaşıkçı Washington Post gibi ABD yönetimi üzerinde etkili bir gazetede yazıyordu. Kaşıkçı olayının peşini bırakmayacağının da işaretini verdi gazete yönetimi. Her şey ABD kamuoyunun bu konuda ne kadar çok gümbürtü çıkaracağına bağlı görünüyor. Çünkü Trump her ne kadar gerilim yaşıyormuş gibi görünse de, son kertede ABD yönetimi Suudi Arabistan söz konusu olduğunda daha toleranslı, Suudi yönetimi de ABD söz konusu olduğunda daha esnek davranıyor. Her iki taraf da çıkarlarını ön planda tutuyorlar. Aslında ABD'nin "radikal ve tehlikeli olanın" ne olduğuna bir karar vermesi gerekiyor artık. Terörün finansmanı ya da radikalizm dediğinizde akıllara Suudi Arabistan geliyor ama bunlarla mücadele söz konusu olduğunda ABD’nin kriteri "demokrasiye bağlılık" değil, kendi çıkarları, ikili ilişkileri oluyor. İşte bu nedenlerden ötürü ABD yönetiminin Kaşıkçı olayından ötürü çok da yüksek tonda, gerilim büyütecek tarzda konuşacağını zannetmiyorum.
Amerika, Kaşıkçı olayı üzerinden Türkiye’ye baskı kurabilir mi?
Han: Umarım Kaşıkçı yaşıyordur. Yaşıyor olsa bile Amerika ile Suudi Arabistan ne diyecek dünyaya? İstediklerini, istedikleri yerde alıp derdest edebileceklerini mi söyleyecekler? Amerika’nın Kaşıkçı olayını Türkiye’ye karşı malzeme yapması söz konusu değil. Bütün olay bize ABD’nin, Suudi Arabistan’a karşı yaklaşımını değiştirip değiştirmeyeceğini gösterecek. Suudi Arabistan yönetimi de reformist bir yolda yürümek istiyorsa, gidilecek yol bu değildir. Siz liberal diye tanımlayabileceğimiz Kaşıkçı gibi bir ismi hedef alıyorsanız bütün muhalifleri köşeye sıkıştırıyorsunuz demektir. Böyle olunca da insanlar birbirine tutunur ve yönetime muhalifliğini artırır. Yani, önümüzdeki süreçte Suudi Arabistan ülkesindeki karmaşayı Körfez ülkelerine yaymaktansa, demokrasiyi tercih etmelidir. Kaşıkçı olayı Amerika için de, Suudi Arabistan için de yeni bir test olacaktır.
Prof. Ahmet Kasım Han, İstanbul Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesidir.
amerika, gazeteci, suudi arabistan, cemal kaşıkçı, ahmet kasım han