Uçum'a göre AK Parti sol pratikleri uyguluyor
03 Eylül 2018 14:45
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Uçum: Türkiye’nin sol pratiklerini Latin Amerika solculuğuna benzer bir şekilde AK Parti hükümetleri gerçekleştirmiştir" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum, PolitikYol’un “Türkiye’nin Yeni Hükümet Sistemi” dosyası kapsamındaki soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, siyasi sorumluluğu halk tarafından hükümet olarak seçilen cumhurbaşkanına veren bir sistem olduğunu ifade eden Uçum, bürokratik egemenliğin esasını oluşturan bürokrasinin idaresinin seçilmişlerin iradesinden bağımsız olma hususiyetinin yeni sistemde olmadığını ifade ediyor.
Türkiye’nin hakiki sol pratiklerini Latin Amerika solculuğuna benzer bir şekilde AK Parti hükümetlerinin gerçekleştirdiğini söyleyen Uçum, anti-emperyalist mücadelenin başını ise “Dünya beşten büyüktür” belgisiyle küresel emperyalizme ve faşist güçlere kafa tutan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çektiğini vurguluyor.
16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimleri bir sistem değişimi mi bir rejim değişimi mi olarak görülmeli? Kitabınızda çizdiğiniz çerçeve özellikle referandum ile birlikte sistemi çok aşan bir dönüşüm yaşandığını göstermektedir. Nasıl bir değerlendirme yapmaktasınız?
Sistemden ve rejimden ne kastedildiği son derece önemlidir. Bu soru, 16 Nisan Referandumu’ndan önce tamamen yanlış bağlamda gündeme getirilmeye çalışılan objektif bir değerlendirmeden çok çarpıtmaya dayalı ideolojik bir yaklaşım olan “cumhuriyet rejimi değiştiriliyor” iddiasını hatırlatıyor. Birincisi, cumhuriyet devletin şekline ilişkindir. Devletin şeklini belirleyen esas ise egemenlik ilkesidir. Milli egemenliğe dayalı devlet şekilleri, cumhuriyet olarak adlandırılır. Verasete dayalı egemenlikler ise mutlakıyet olarak nitelenir, monarşi olarak adlandırılır. Karma egemenlik ilkesi uygulayan devletler meşruti monarşi olarak kabul edilir. Türkiye, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanından sonra milli egemenliğe dayalı bir devlet şekli benimsemiştir. Rejimden kastedilen buysa 16 Nisan değişikliğiyle birlikte, cumhuriyetin esası olan milli egemenlik ilkesi çok daha güçlü hale gelmiştir. Dolayısıyla, 16 Nisan değişikliği cumhuriyet rejimini bırakın değiştirmeyi tam tersine çok daha kuvvetli hale getirmiştir. Çünkü milli egemenliği kurumlarla halk arasında bölüştürmeye son vermiş, “milli egemenliğin tümüyle halka ait olması” esasını anayasal seviyede eksiksiz bir biçimde hayata geçirmiştir. Ayrıca ilave edeyim ki, 16 Nisan değişikliği devletin yapısına yönelik bir değişiklik de değildir. Çünkü devletin yapısını belirleyen yerel merkez ilişkisinin nasıl örgütlendiğidir. Buna göre; üniter, federal, konfederal ve karma yapılar söz konusu olabilmektedir. Türkiye, üniter devlet yapısına sahiptir. 16 Nisan değişikliği, üniter devlet yapısı içerisinde demokratik başkanlık sistemine geçiştir.
Türkiye’deki temel çatışmayı bürokratik kurumsal egemenlik ile milli egemenlik arasında yaşandığını iddia etmekte ve 16 Nisan’ı 27 Mayıs’a karşı bir tarihsel konumlandırma içinde değerlendirmektesiniz. Bu çerçevede 16 Nisan Cumhuriyet ideoloji ve pratiğinden bir kopuş mudur?
Cumhuriyetin ideoloji ve pratiğinden ne anlaşılması gerektiği son derece önemlidir. Cumhuriyeti hazırlayan Kurtuluş mücadelesi “Kapsayıcı Türk Milleti” anlayışına dayanmıştır. Irki esaslı bir milliyetçilik değil, coğrafya üzerinden tanımlanan sosyolojik bir milliyetçilik Kurtuluşun temel ideolojik yönelimidir. Cumhuriyetle başlayan Kuruluş sürecinde ise “Dışlayıcı Türk Milleti” anlayışı egemen olmuştur. Uzun süre devam eden bu anlayış Türkiye Toplumu’nun devletle olan ilişkisinde temel sorun alanını oluşturmuştur. Diğer deyişle, çok uzun süre Türkiye’nin temel çelişkisi dışlayıcı ideolojik kodlara dayalı devlet örgütlenmesi ve pratiği sebebiyle devlet ve toplum arasındaki çelişki olmuştur. Yıllar içinde çok farklı seviyelerde yaşanan ve nihayetinde devlet içinde anti demokratik halk düşmanı yapı ile demokratik merkez mücadelesine dönüşen bu çelişki, 15 Temmuz’daki gerici faşist devirme ve işgal girişimine halkın verdiği devrimci reaksiyonla çözülmüştür.
Bununla birlikte, gerek kurtuluş gerekse kuruluş anti-emperyalist bir mücadelenin ve bağımsız bir devlet olma çabası üzerinden ortak bir yaklaşıma sahiptir. Cumhuriyetin temel ideolojik izleğinin bugüne kadar zaman zaman zafiyetler ve savsamalar olsa bile anti-emperyalist çizgiyi korumak ve bağımsız bir devlet olarak kalmak olduğu söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında; 16 Nisan, Cumhuriyetin temel ideolojik yaklaşımının devamı ve bir üst seviyedeki ifadesi olarak değerlendirilebilir. 16 Nisan değişimi, bir kopuş değiş tam tersine süreklilik içinde bir yenilenmedir. Yine 16 Nisan değişikliği, yepyeni bir kuruluş değil, tam tersine Cumhuriyetle başlayan kuruluş sürecinin yeni bir aşamasıdır. 16 Nisan değişikliğiyle, Türkiye Cumhuriyetle başlayan kuruluş sürecini tamamlamak açısından son derece önemli bir adım atmıştır. Bu konuda son cümle olarak şunu diyebiliriz. Cumhuriyetin Kurucu Lideri Atatürk’ün bağımsız ve medeni bir devlet çizgisi CB Erdoğan’ın politik hattıyla devam ettirilmektedir. Dolayısıyla, kurucu ideolojinin makro parametreleri bugün de belirleyicidir.
Hükümet, referandum, mehmet uçum