• USD  34,28
  • EURO  37,18
  • BORSA  8.828,79
  • ALTIN  3.005,56
SON DAKİKA

Özgür gazetecilik artık bıçak sırtında

Özgür gazetecilik artık bıçak sırtında

08 Ağustos 2020 13:28

Yeniçağ gazetesi yazarı Orhan Uğuroğlu bugünkü köşesinde, "Müyesser Yıldız ve yargısız infaz" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.



 
 Yeniçağ gazetesi yazarı Orhan Uğuroğlu ise bugünkü köşesinde, "Müyesser Yıldız ve yargısız infaz" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Müyesser Yıldız'ın avukat eşi Naci Uğur aracılığıyla Müyesser Yıldız'a sorular ileten Uğuroğlu, "Özgür gazetecilik AKP iktidarında artık bıçak sırtında yapılıyor" dedi.

"GASP EDİLEN ÖZGÜRLÜĞÜMÜ GERİ İSTİYORUM"

Müyesser Yıldız ise, tutuklanmasına neden olarak gösterilen üç yazının da hala Odatv'de yayında olduğunu hatırlatarak, "Komedi gibi. Eğer tutuklanmama sebep olan yazılar devletin gizli bilgilerini içeriyor ise neden hala yayında" diye sordu. Yıldız, "Beni isterse en lüks ve çok yıldızlı otelde ağırlasınlar, ister ejder meyveleri ve kuş sütü ile beslesinler hiçbirini istemiyorum. Ben haksız ve hukuksuz yere elimden gasp edilen özgürlüğümü geri istiyorum" diye belirtti.

Naci Uğur ise, "Müyesser'in evindeki 70'in üzerinde dijital materyale el konulmuştur. 'Müyesser'in dijitallerinde bir şey arandığı ya da sahte delil eklenme ihtimalini akla getirmektedir'" diyerek Yıldız'ın gözaltına alınması sırasında el konulan dijiatellere dikkat çekerek, "Adalet ve hukuk devleti olma adına bu çığlığı atıyorum: 'FETÖ hukuku ve kumpasları daha fazla kurumsallaştırılmasın!'" dedi.

Orhan Uğuroğlu'nun yazısı şu şekilde:


"Gazetecidir, yazardır dört dörtlük vatanseverdir ve mükemmel bir insandır değerli kardeşim Müyesser Yıldız.

Ne yazık ki, ne acı ki hakkındaki iddianame, 8 Haziran'dan bu yana geçen 60 gündür hala yazılmadı. Müyesser'e isnat edilen suç Oda TV'de yayınlanan ve hâlâ yayında olan 3 köşe yazısına ilişkindir.

30 yıldır tanıdığım eşi Naci Uğur, emniyet genel müdürlüğünden emekli olduktan sonra hukuk fakültesini bitirerek stajyer avukat oldu ve bugün yarın da cübbesini giyip avukat olarak görev yapacak.

Bu çiftin biricik oğulları İlim, adı gibi bir mesleği seçerek Bilgisayar Mühendisi oldu.

Naci kardeşim ziyaretime geldiğinde Müyesser kardeşimin halini, hatırını, moralini, cezaevi koşullarında sıkıntısının olup olmadığını ve bir ihtiyacının olup olmadığını sordum.

Bayram ziyareti yapan Naci bu sorumu iletti.

- Soru: Cezaevindeki şartlar nasıl? Bir sıkıntın var mı?

Müyesser Yıldız kardeşim şu yanıtı verdi:

"Cezaevindeki şartlar hiç önemli değil.

Beni isterse en lüks ve çok yıldızlı otelde ağırlasınlar, ister ejder meyveleri ve kuş sütü ile beslesinler hiçbirini istemiyorum.

Ben haksız ve hukuksuz yere elimden gasp edilen özgürlüğümü geri istiyorum.  

Tutuklanma nedenim olan sorguda bana sorulan üç yazım da halen Oda TV'de yayında.

Hatta tutuklandığım hâkimin önünde avukatım Erhan Tokatlı cep telefonunun internetinden o yazıları bularak hâkime "Efendim ifşa edilen gizli bilgi ve belgelerin olduğu yazıları size internetten okuyorum" dedi.

Komedi gibi. Eğer tutuklanmama sebep olan yazılar devletin gizli bilgilerini içeriyor ise neden hala yayında?

Tarih boyunca dünyayı adalet ile yönetmekle övünen necip Türk Milletine yaşatılan bu hukuksuzluk zillettir.

Hukuksuzluğa imza atan hâkim-savcıların sopa olarak kullanılmasının önüne geçsinler.

- Bir an önce iddianameyi yazsınlar.

- Tutukluluğu cezaya dönüştürmesinler.

Hangi suçlamayı yöneltirlerse yöneltsinler hiç önemli değil, yeter ki iddianameyi yazsınlar.

Ama yeter ki bu iddialarını da ispatlasınlar."

Değerli okurlarım,

Özgür gazetecilik AKP iktidarında artık bıçak sırtında yapılıyor.

Yayında olan yazı devletin gizli bilgilerini içeriyorsa ilk yapılacak hukuki iş o yazıları hemen, amasız, fakatsız ve acilen yayından kaldırtmak değil midir?

Hem bu 3 yazı yayında duracak hem de "devletin gizli bilgilerini içeriyor" diyerek yazarı Müyesser Yıldız'ın tutukluluk halini sürdüreceksiniz.

Hem de yazılar ortada iken kopyala / yapıştır yapıp bir iddianame hazırlayacak ve mahkemeye göndereceksiniz.

Geç gelen adalet, adalet değildir.

Değerli okurlarım,

Müyesser Yıldız'ın avukat eşi Naci Uğur çok önemli hukuki bir hatayı da şöyle anlattı:

"Ankara Terörle Mücadele Şubesinin ekibi yakalama gözaltı ve arama için eve gelindiğinde defalarca kendilerine hatırlatılmasına rağmen Müyesser Yıldız'a ait olmayan oğluna ve eşine ait bilgisayar ve cep telefonlarına el koymuşlardır.

Yasaya göre yakalanacak olan ve gerekiyorsa dijital materyallerine el konulacak kişi Müyesser Yıldız'dır.

Suçun şahsiliği ilkesinin uygulanmadığı dönemler Ortaçağ'da kalması gerekirken hala uygulanmadığını görmekteyiz.

Ceza Mahkemeleri Kanununun 134/1 maddesinin hükmü açıktır.

"… Şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde…"

Müyesser'in evindeki 70'in üzerinde dijital materyale el konulmuştur.

Müyesser'in dijitallerinde bir şey arandığı ya da sahte delil eklenme ihtimalini akla getirmektedir.

Arama ve el koyma tutanağında polis tarafından gösterilen " Uzman personel bulunmaması" gerekçesi hukuka aykırı olarak dijitallere el konulmasını sağladı.

Gelelim sonrasına:

Kanunun, "…Gerekli kopyaların alınması halinde, el konulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir" hükmü uyarınca imaj işlemi biter bitmez dijitallerimizin iadesi gerekmektedir.

Başsavcı Vekilinin "incelemesi biten dijitallerin iadesine" dair talimatı olan tutanağa rağmen iade edilmemesi açıkça önemli bir hukuki hatadır.

Tabir-i caiz ise bilgisayarlar ve cep telefonları hapsedilmiştir.

Bu açık yasal zorunluluğa rağmen hala bilgisayarlarımızın geri verilmemesinin ve iddianamenin yazılmasının geciktirilmesinin bence iki nedeni olabilir.

- Birinci neden işi uzatarak haksız, hukuksuz tutukluluğumun devamlılığını sağlamak ve iddianameyi alabildiğine geciktirmektir...

- İkinci neden ve asıl endişe verici ihtimal ise yeni bir hukuk cinayetine imza atılması, yani bilgisayarlara "suç" unsuru olacak bir şeyler yüklenmesidir.

Kurtlar kuzuyu yemeye karar vermiş bir kere, neylersin!

Siz olsanız, siz de şüphelenmez ve endişelenmez misiniz?

Ha, bu haliyle o dijitallerin hukuk değeri yoktur.

FETÖ'cü polisler vaktiyle bilgisayarlara el koyup "sahte suç delilleri" yükler, sonra da "Bulduk" derlerdi.

Adalet ve hukuk devleti olma adına bu çığlığı atıyorum:

"FETÖ hukuku ve kumpasları daha fazla kurumsallaştırılmasın!"

Değerli okurlarım,

Müyesser Yıldız ve ailesine yapılanlar, hukuki değil yargısız siyasi infazdır."


müesser yıldız
ÖNCEKİ Atatürk’e hakaret eden AKP’liye bir koltuk daha! SONRAKİ Nazlıaka'nın dönüşü muhteşem oldu