Kaşıkçı cinayetinde yeni kanıt
14 Ekim 2018 11:56
Türk Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı, "Bu olaydan iki gün sonra konsolosluk binasının içinde bazı odalar ve konsolosun evinin bir kısmı boyanmış" dedi
Habertürk'ten Kübra Par'ın ropörtajından ilgili bölüm şöyle :
Gazeteci Cemal Kaşıkçı’dan 12 gündür haber alınamıyor. Geçtiğimiz hafta öldürüldüğünü, hatta vahşice öldürüldüğünü söylemiştiniz. Şu anda son bilgiler ne?
Öldürülmesi konusunda bir muğlaklık yok, bütün kanıtlar mevcut. Medyaya düşen bilgiler, yetkililerden aldığımız bilgiler, hatta Arap dünyasından aldığımız bilgiler bunu kanıtlıyor. Biz artık, “Cemal Bey öldürüldü, fakat cesedi nerede?” sorusunu sormalıyız. Bunun cevabını bulmak için uğraşıyoruz.
Nasıl kanıtlar var?
Bir kere ses kaydının olduğu yüzde 100. Bu ses kaydında da öldürüldüğüne yönelik Türkiye’nin ciddi bir kanıtı var. Biz sadece bu ses kaydının ortaya çıkarılmasını bekliyoruz. Cemal Bey’in iPhone saatini açık bıraktığı için oradan ses alındığı yönünde söylentiler var.
Ses kaydından başka kanıtlar da var mı?
Ses kaydı dışında bildiğim çok delil var: konsolosun evini boyaması, güvenlik şirketinden gelen malumatlar. Kameraların o gün çalışmadığı yönünde bir açıklama vardı. Ama o güvenlik hizmetini veren Türk şirketi, “Kamerada hiçbir zaman kesinti olmayacak” diye garanti veriyor. Şirket ayrıca, “Bizden kaynaklanması imkânsız, konsolosluktan oldu. Bunu araştırıp sebebini ortaya koyabiliriz. Hatta bizim kayıtlarımız var. Kapalı olduğunda bile orada bir şekilde yedekleniyor” diye de ekledi. Bu görüntüler çıkabilir.
Konsolosun evi mi boyanmış?
Tabii, bu olaydan iki gün sonra konsolosluk binasının içinde bazı odalar ve konsolosun evinin bir kısmı boyanmış. Buna benzer birçok delile daha ulaşıldığını biliyoruz. Şu andaki bekleme nedeninin de cesedin aranması olduğunu düşünüyorum. Çantalarla İstanbul’un bir yerine mi bırakıldığı, yoksa asitle mi eritildiği konuşuluyor. Tabii hakikat, deliller ortaya çıkarılıp ceset bulunduktan sonra ortaya çıkacak.
"KAŞIKÇI’YI 15 YILDIR TANIYORUM"
Peki, siz Cemal Kaşıkçı’ya ne kadar yakındınız, onu ne zamandır tanıyorsunuz?
15 yıldır tanıyorum. Ortadoğu’ya her gittiğimde Cemal ile mutlaka seminerlerde, konferanslarda bir araya gelirdik. Cemal, Ortadoğu’nun en ünlü beş gazetecisinden biri. Bölgeyi tanıma konusunda kendisinden çok istifade ettim.
Nasıl tanışmıştınız?
Bir grup gazeteciyle yapılan Fas-Tunus gezisi esnasında tanışmıştım. Sonrasında seminerlerde bir araya geldik. Türkiye’ye her gelişinde beni arardı, oturur kahve içer, kültür sanattan ve edebiyattan konuşurduk. Ailesinin Kayserili olduğunu söylerdi. Dört beş yıl önce Suudi Arabistan’a gittiğim zaman, beni oradaki birçok gazeteciyle tanıştırdı.
Son dönemde çok yakın mıydınız? O gün evlilik evraklarını almak üzere konsolosluğa gideceğinden haberiniz var mıydı?
Türkiye’de Cemal Bey’e en yakın insanlardan biriyim. Hatta nişanlısını isteme süreci için de Cemal Bey benimle konuşmuştu. “Kızın babasıyla benim adıma sen konuş” demişti. Geçen hafta çarşamba ve perşembe görüşmüştük. Bulunduğumuz derneğin salonunda bir semineri olacaktı. O seminer için hazırlık yaptık. Unvanı, tarihi belirledik. “Yarın ben Londra’ya gideceğim, döndüğümde tekrar görüşelim” dedi. Cuma akşamı Londra’ya gitti. Salı sabahı döndüğünde telefonlaşamadım. O gün konsolosluğa gidiyor ama benim haberim yoktu.
O gün Hatice Hanım sizi saat kaçta aradı ve o andan itibaren neler yaşandı?
Beni aradığında saat 5’e geliyordu. Dört beş kez aradı, fakat ben o sırada bir röportajdaydım, misafirlerim vardı, telefona bakamadım. Yakın bir arkadaşı var, o da sık sık aramaya başlayınca endişelendim. Geri döndüm, “Turan çabuk konsolosluğun önüne gel, Cemal kayıp” dediler. Ben nasıl olduğunu sorunca biraz detay verdiler. Derhal Ankara’yı aradım, “Yasin Bey’i aradınız mı?” diye sordum. “Arıyoruz, ona ulaşmaya çalışıyoruz” şeklinde yanıt verdiler. Ben de Ankara’yı aradım, onlar da valiliğe haber verdiler. Vali Bey derhal burada önlemleri almaya başladı. “Cemal yine bir ihtimal içeridedir, uzun sürmüştür. Belki sorguluyorlardır” diye beklemeye başladık. Fakat çıkmadı, biz de ayrıldık. Öbür gün tekrar gittik. Cemal’in artık çıkmayacağını anlayınca bildirimizi okuduk.
" 15 KİŞİLİK EKİP BİR CİNAYET TİMİYDİ"
Tam da o gün o saatlerde uçakla gelen 15 kişilik bir ekip olduğu kanıtlandı. Onlara dair ne biliyorsunuz?
Suudi Arabistan iki gündür bu video için, “Onların yaptığı turistik bir seyahatti. Türkiye hükümeti abartıyor, yalan söylüyor” diyor. Hatta bunu meşhur El-Arabia bile yaptı. Biz de, “Bunlar seyahat için geldiyse otelde dört gün rezervasyonları olduğu halde neden bir gün kaldılar?” diye soruyoruz. Hatta bir gün bile değil; gece 3’te geliyorlar, akşama doğru çıkıyorlar. Havaalanında iniyorlar, otele yerleşiyorlar. Otelden Kapalı Çarşı’ya gidip farklı farklı birçok çanta satın alıyorlar. Saat 12’yi çeyrek geçe konsolosluğa gidiyorlar, 3’ü çeyrek geçe konsolosluktan çıkıyorlar. Cemal, konsolosluğa 13.15’te giriyor. Yaklaşık 3 saat konsoloslukta kalıyorlar. Sonra konsolosun evine gidiyorlar. Ardından da otele gidip, çıkış yapıp havaalanına gidiyorlar. Böyle bir seyahat olabilir mi? Burada başka bir olayın döndüğü çok bariz bir şekilde ortada.
Aralarında adli tıpçının olmasını nasıl yorumluyorsunuz?
İçlerinde adli tıpçılar, iyi silah kullanan insanlar ve Muhammed bin Selman’ın korumaları var. Bütün bunlar, bunun çok iyi organize edilmiş bir cinayet olduğunu gösteriyor. Bu bir cinayet timiydi ve buraya suikast işlemek için gelmişti. Adli tıpçının olmasını bir de delilleri yok etmeleri için kullandılar. Büyük ihtimalle farklı yöntemler uygulamak için yapıldı. Zaten detaylar ortaya çıktığında da onun görevini bariz biçimde göreceğiz.
"BU BİR İSTİHBARAT FAALİYETİ, SEN GAZETECİSİN, NE TÜR BİR DANIŞMANLIK YAPIYORSUN?" DİYE SORMUŞTUM...
Cemal Kaşıkçı için “Sadece düz bir gazeteci değildi; kraliyet ailesine danışmanlık, basın sözcülüğü gibi görevler de yapmıştı. Suudi Prens Türki el Faysal’a olan yakınlığı sayesinde mutlak monarşinin pek çok sırlarına hâkimdi” gibi bilgiler dolaşıyor. Bunların ne kadarı doğru, Cemal Kaşıkçı nasıl bir gazeteciydi?
Cemal Kaşıkçı, Ortadoğu’nun en ünlü beş gazetecisinden ve Suudi Arabistan’ı en iyi bilen gazetecilerden biriydi. 1980’li yıllardan bu yana gazetecilik yaptı. Afgan Savaşı’nın olduğu dönemlerde Afganistan’da gazetecilik yaptı. Oradaki bütün grupların liderlerini yakından tanıyan biriydi. Usame bin Ladin ile de henüz Ladin bilinmeden önce röportaj yapmıştı. Ayrıca birçok gazetenin ve televizyonun genel yayın yönetmenliğini yapmıştı. Bir dönem Londra’da büyükelçinin basın danışmanlığını yapmıştı. Aynı zamanda Faysal Türki’nin de kısa bir süreliğine danışmanlığı yaptı. Hatta, “Bu bir istihbarat faaliyeti, sen gazetecisin. Faysal Türki’ye ne tür bir danışmanlık yapıyorsun?” diye sordum. “Suudi rejimi içinde bir kanat var, o kanadın bazen dindarları, muhafazakârları dışlamak gibi bir yanı var. Ben ondan dolayı rol aldım, rol aldığım için de memnunum. Çünkü hükümetin, özellikle Filistinli gruplara desteği hep benim sayemde oldu” demişti.
"ÖLDÜRÜLME NEDENİ MUHAMMED BİN SELMAN’IN POLİTİKALARINI ELEŞTİRMESİYDİ"
Prens Türki Faysal’ın İran-Irak Savaşı’nda çok aktif rol üstlendiği ve Halkın Mücahitleri Örgütü’nün Paris’te 2016’daki toplantısını finanse ettiği iddia ediliyor. Bütün bu bilgiler ile Kaşıkçı’nın ortadan kaybolması arasında bir ilişki var mı? Suudi Arabistan’la ilgili çok sırra sahip olması öldürülmesine neden olmuş olabilir mi?
Çok bilgiye sahip olmasından dolayı böyle bir şey olduğunu tahmin etmiyorum. Medya olarak komployu severiz. Hatta amcasının oğlu Adnan Kaşıkçı bir silah kaçakçısı. Onu sorduğumda, “Adnan ile bağımız bile yoktu” diyordu. Lady Diana’nın kazada ölen sevgilisinin Cemal’in yeğeni olduğunu söylediler. Öyle değil, Dodi el Fayed’in annesi Samire Hanım, Adnan Kaşıkçı’nın kızıydı. Cemal’in ablası veya kız kardeşi değildi. Maalesef medyada bilgi kirliliği çok fazla. Cemal’in amcasını eleştirdiği açıklamaları da var. “O silah ticaretiyle uğraşır, aileden birisinin böyle yapması bütün aileyi bu işin içine sokamaz” diyordu. Bence öldürülme nedeni tamamen Selman’ın politikalarını eleştirmesiydi. Çünkü Cemal, yazdığı her yazıyla bölgedeki bütün aydın ve entelektüelleri etkileyen biriydi. Hatta Suudi rejimi içindekileri bile etkiliyordu. Selman’ın yanındaki birçok insanın bile Cemal’in yazılarını okuduğunu biliyorum.
"ASIL KIRILMA NOKTASI KATAR’DI"
“Suudi monarşi ile derin bağları vardı. Başlı başına bir muhalif değildi” de deniyor. Peki, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile arası hangi noktada açılmıştı? Çünkü destek verdiği bir dönem de olmuş...
Evet, ilk çıkışında bir desteği vardı. Fakat daha sonra tutuklandı, iki ay süren bir tutukluluk dönemi yaşadı. 2017 Ramazan ayında da Amerika’ya yerleşti.
Selman ile ilişkilerindeki dönüm noktası Kaşıkçı’nın Trump eleştirileri miydi?
Evet, Trump eleştirileri de var ama asıl kırılma noktası Katar’dı. Çünkü Katar olayından sonra ona karşı ciddi tavır takınıldı. Yazı yazmaktan men edildi. Ardından Trump eleştirileri geldi. Son olarak da bu işin kötüye gideceğini anladı ve gitti. Zaten ondan sonra birçok arkadaşı tutuklandı. Muhammed bin Selman, şu an Suudi rejiminin yüzde 10’unu temsil ediyor. Halkı demiyorum. Yönetici Suud ailesinin içinde yüzde 10’luk kesimi temsil ediyor. Kendi annesini bile göz hapsine almış birisi.
"KAŞIKÇI SEKÜLER VE LİBERALDİ"
Kaşıkçı’nın Müslüman Kardeşler’e yakın bir çizgide olduğu söyleniyor, doğru mu?
Cemal Kaşıkçı, 1980’li yıllarda İhvan’a yakın bir isim, kendisi de bunu söylüyordu. “Fakat 90’lı yıllarda, bir dini cemaatin, bir aydın ve entelektüeli ihtiva edemeyeceğini düşündüğüm için terk ettim” dedi.
Daha seküler ve liberal bir çizgide miydi yani?
Kesinlikle daha seküler ve liberaldi. “Ben sekülerizmin ve liberalizmin bu coğrafya için daha uygun olduğunu düşünüyorum, çünkü burada yaşanması gereken belli süreçler var” diyordu. Suudi rejiminin de bu anlamda reformize edilmesi gerektiğini savunuyordu. Bir parlamenter sisteme geçiş olmasının, kadınların önünün açılmasının gerektiğini söylüyordu.
Suudi hükümeti tarafından bir ajan olarak görüldüğü iddiası da var. Yaşanan şey, bir yazarın muhalif görüşlerini dile getirdiği için böyle feci bir sona maruz kalması mı?
Liberal görüşlerinden dolayı öldürüldüğünü düşünmüyorum, Cemal’in Muhammed bin Selman’ın politikalarını eleştirdiği için bu muameleye maruz kaldığında ısrarcıyım. Bu anlamda, öldürülme sebebi olarak gösterilen komplovari görüşlerin hiçbirine katılmıyorum. Suudi yetkililere, “Bu adam başka bir devletle çalışıyorsa, onunla ilgili bilgileri ortaya dökün” dedim. “Yok, biz Cemal’i seviyorduk” diyorlar. Muhammed bin Selman son röportajında bile, “Cemal’in bizimle sorunu yoktu” dedi.
Hakkında açılmış bir dava var mıydı?
Hayır, hiçbir dava yoktu. Arandığına dair bir mahkeme kararı da yok. Ama “Aranıyorsun” deniliyordu.
“Amaç sadece Kaşıkçı’nın ortadan kaldırılması olsa, bu herhangi bir yerde başına gelebilirdi. Ama özellikle İstanbul’da başkonsolosluk binasında olmasının altında başka anlamlar yatıyor” deniyor.
Bu sorular, gazetecilik mesleğinin gerektirdikleri açısından sorulabilir. Ben de “Neden zorunlu olarak oraya gitti?” sorusunu bazen kendime soruyorum. Aslında son dönemlerde Avrupa’dan da birkaç kişiyi kaçırdılar. .Suudi Arabistan, son dönemde bu tür olaylardı artırdı. Fakat Cemal Kaşıkçı’nın niye burada öldürüldüğünü bizim de Suudi yetkililere sormamız gerekiyor. Şu anda buna yönelik bir cevabım yok.
Olayın arkasında Muhammed bin Selman varsa, bu operasyonu gerçekleştirmek suretiyle kime, ne mesaj vermiş olabilir?
Ona muhalif olan herkese bir mesaj vermek istemiş olabilir. “Ben her yerde sizi bulur öldürürüm ve ben paramın gücüne inanıyorum” diyor. “Bütün dünya bize muhtaç, istediğimizi yaparız” inancıyla hareket ediyorlar.
“Muhammed bin Selman, özellikle Katar konusunda yazıları dolayısıyla Cemal’e kızıyordu” dediniz.
Evet, önceki gün Okaz gazetesi ilk kez Cemal’le ilgili bu konulara değindi. “Cemal bize haksızlık etti ve biz onu casuslukla suçluyoruz” diyen bir yazı çıktı. Haberde “Cemal, Suudi Arabistan’ın yanında duracağına Katar’ı destekledi ve Katar Devlet Başkanı Temim ile bu yıl içinde New York’ta görüştü” iddiası var.
Bu doğru mu?
Temim ile görüşüp görüşmediğini bilmiyorum. Katar’ı da desteklemedi, sadece Katar’a yönelik ablukanın bölgeye zarar verebileceğini, bunun doğru bir şey olmadığını söyledi.
Tam da Türkiye’nin Katar politikası ve İran’a yönelik ambargoya uyup uymayacağı tartışmaları yapılırken, bu olayın yaşanması tesadüf olmayabilir mi?
Elbette ki birçok mesajı var, bu da mesajlardan biri olabilir. Ama ben Türkiye’nin buna ciddi bir cevabı olacağını düşünüyorum. Eğer Türkiye hudutları içinde, konsolosluk dışında bir yerde olsaydı, daha büyük bir mesaj olarak algılanabilirdi. Ama burada konsolosluk içinde olduğu için direkt Türkiye’nin hedeflendiğini düşünmüyorum. Burada daha çok muhaliflere yönelik bir mesaj var.
"MUHAMMED BİN SELMAN İKTİDARDAN UZAKLAŞTIRILABİLİR"
Bu olay Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerini nasıl etkileyebilir?
Bu sadece Türkiye’nin Suudi Arabistan ilişkilerini değil, bütün dünyanın Suudi Arabistan ile olan ilişkilerini gözden geçirmesine sebep olacak. Eğer bütün detaylar ortaya çıkarsa ya Muhammed bin Selman iktidardan uzaklaştırılabilir ya da Selman iktidarda kalsa bile tamamen dünyadan izole bir veliaht olarak hayatını sürdürebilir.
"TÜRKİYE’YE 2 AYLIĞINA GELMİŞTİ"
Hatice Hanım’ın durumu nasıl?
Kesinlikle zor günler geçiriyor. Medyaya da çok fazla çıkmamaya çalışıyor. Hüznünü, acısını yaşıyor. Son birkaç gündür evden çıkmıyor.
Ne zamandır nişanlılardı?
Cemal Bey Türkiye’ye 2 aylığına gelmişti. Niyeti bu iki ay içinde evlilik sürecini tamamlayıp ABD’ye dönmekti. Bir süre önce Hatice Hanım’ın babası ile Cemal’i buluşturdum. Sonra dışarıda bir iki kere daha görüşmemiz oldu. Ardından artık işler görüşme sürecine girince, detayları kendi aralarında görüşmelerini söyledim.
Bir ev tutmuşlar, Kaşıkçı’nın Hatice Hanım’a son mesajı “Evimiz de sahibesi gibi güzel” olmuş...
Evet, evi tuttular ve tam konsolosluğa gittikleri gün eve eşyalar geliyordu. Oradan çıkıp eşyaları düzenleyeceklerdi. Hakikaten acı verici bir şey. Cemal, bir iki hafta içinde düğünü yapıp ailece Amerika’ya gitmek istiyordu. Cemal’in dünyanın her yerinden dostları arıyor. Suud’da yaşayan ailesi de merak ediyor.
Oğlunun bir açıklaması var, “Biz Suudi yetkililere güveniyoruz” diyor ve Hatice Hanım’ı tanımadıklarını söylüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortadoğu’ya gittiğinizde bu tür beyanların bir ehemmiyeti olmadığını görüyorsunuz. Çocuk Suudi Arabistan’da yaşıyor. Bunları üçüncü bir ülkede söylerse o zaman anlamlı olabilir... Bu konuyla ilgili bildiğim çok detay var, ona girmek istemiyorum.
Kaşıkçı’nın eski eşinin kraliyet ailesi için çalıştığı ve Kaşıkçı muhalif olduğu için boşandığı söyleniyor.
Doğru. Cemal, “Biz eşimizle siyasi ihtilaftan dolayı ayrıldık” diyerek bunu kendisi de ifade etmişti.
"BU COĞRAFYADA İŞ YAPIYORSANIZ, ÖLÜME HER ZAMAN HAZIR OLMANIZ GEREKİR"
Suudi yetkililerden gelen açıklamalara ne diyorsunuz?
Suudi Arabistan’ı da, bölgeyi de iyi biliyorum. 2015 yılında Suudi Arabistan’ın Ümmet Partisi Başkanı İstanbul’daki evinde ölü bulunmuştu. Bunun daha sonra Suud’dan gelen birilerinin yemeklerine zehir katmasıyla gerçekleştiği anlaşılmıştı. Üst düzey Suudi yetkililerden biri de şimdi yaşadığımız olayın ikinci gününde, “Bakın, Ümmet Partisi Başkanı Türkiye’de 2015 yılında İstanbul’da evinde ölü bulundu. Zehirlenerek öldürüldü. Bunu Türk istihbaratı yaptı ve bize yıktı. Aynısını Cemal için de yapacaklar, göreceksiniz” şeklinde bir tweet attı. Bu, suçlu bir insanın savunma psikolojisi. Birçok Suudi Arabistanlı hesapta bunun ciddi manada savunulur hale geldiğini gördüm. Henüz öldürüldüğüne dair bir kanıt elimizde yokken, o taraftan gelen ilk iddia bu oldu. Dördüncü gün, “Cemal’i Katar-Türkiye ve İstanbul’da bulunan İhvancılar beraber öldürdü” diye bir iddia ortaya attılar. Bu iddialar üzerine, Cemal’e bir şeyler olduğunu ve bunu birilerine yıkmak istediklerini anlıyorsunuz. Türkiye deliller ortaya koymaya başlayınca “Hayır, Cemal yaşıyor. Hatta İstanbul’da bir villada. Suudi yetkililerle yeni bir televizyon kuracak, onun pazarlığını yapıyor” dediler. Bunu da İstanbul’a gelip giden üst düzey bir Suudlu gazeteci yazdı. “Cemal, yakında o villadan çıkacak. Atatürk Havalimanı’nda küçük bir video çekecek. ‘Ben yaşıyorum, bana bir şey olmadı’ dedikten sonra Riyad’a gidecek ve Türkiye’ye de bir daha gelmeyecek.”
Böyle bir şeye ihtimal veriyor musunuz?
Asla ihtimal vermiyorum. Bu coğrafyanın yalanları çok meşhur.
Peki, bu süreçte siz de kendinizi tehdit altında hissettiniz mi? Çünkü ilk suçlamaları siz dillendirdiniz.
Evet, bu coğrafyada aleyhime haberler de yapılıyor. Bu coğrafyada iş yapıyorsanız, ölüme her zaman hazır olmanız gerekiyor. Ortadoğu’da yıllardır haber yapıyorum ve her zaman ölüme hazır hareket ediyorum. Bu coğrafya, benim tarihte okuduğum coğrafya değil. Bunları söyleyince bazı arkadaşlar, “Bak, gördün mü, peygamberlerin bu coğrafyaya çok gönderilmesinin sebebi bu vahşi, barbar insanlar” diyorlar. Ama ben bu kadar barbar olduğunu düşünmüyorum; bu coğrafya çok güzel dönemler de yaşadı. Çok ünlü sanatçılar, yazarlar, aydınlar da bu topraklardan çıktı. Ama son yüzyılda öyle bir döneme denk geldik ki; Kaddafiler, Esedler, Mubarekler gibi vahşice halkını katleden insanlar ve aynı zamanda buna karşı vahşice yöntemler uygulayan DAEŞ gibi terör örgütleri ortaya çıktı. Bu coğrafyanın artık bu terör örgütlerinden ve barbar, vahşi liderlerden kurtulma zamanı geldi.
suudi, konsolosluk, cemal kaşıkçı, fatma cengiz