Hüseyin Çelik: Gökten başımıza taş düşse...
29 Şubat 2016 15:04
AK Parti'de bakanlık ve parti sözcülüğü görevlerinde bulunan eski milletvekili Hüseyin Çelik, internet sitesinden paylaştığı yazısında, hükümetin dış politikasını eleştirdi
Hüseyin Çelik, “Dış Güçler ve Onların Yerli İşbirlikçileri” başlıklı yazı yayımladı. Hükümetin dış politikalarını eleştiren Çelik'in yazısının bir bölümü şöyle:
"Üçüncü dünya ülkelerinin kronik bir hastalığı vardır: Başlarına bir felaket, bir musibet geldiği zaman veya bir başarısızlık, bir olumsuzluk yaşadıkları zaman çoğunlukla sebebi kendi dışlarındaki unsurlara havale ederek kendilerini sorumluluktan kurtarmayı tercih ederler.
Hani öğrencilik yıllarımızdan hatırlarız, sınavdan iyi not aldığımız zaman biz almış olurduk; ama not kötü ise onu öğretmen verirdi.
Türkiye, çok zor bir coğrafyada yer almaktadır. Tarih boyunca bu topraklar, bir çok yıkılış ve yükselişe; birçok hesaplaşma ve kapışmaya sahne olmuştur. Bundan sonra da olmaya devam edecektir. Filin dişi çok kıymetli olduğu için fili öldürüyorlar. İstiridyenin karnını, içinde inci barındırdığı için deşiyorlar. Bülbülün sesi çok güzel olduğu için onu kafese kapatıyorlar. Değerli ve güzel şeylerin elbette çok talibi ve düşmanı vardır.
Gelgelelim sahip olduğu değerli ve güzel şeyleri, olması gerektiği gibi muhafaza etmediği için kaybedenlerin suçu başka yerlerde aramalarına.
Mahşer günü, işlediği günahlardan dolayı hesaba çekilen bir kul, Allah’a ” Ya Rabbi, ne yapayım, sen şeytanı yarattın, başımıza musallat ettin, o dürttü, ben de bu günahı işledim.” derse, sorumluluktan kurtulabilir mi? Şeytanın vazifesi şeytanlık yapmaktır. İnsanların görevi ise ona uymamaktır. İşlediği günahtan dolayı Allah’ı veya şeytanı sorumlu tutup kendisini masumlaştırmaya çalışana akıllı denir mi? Öğretmene, “bana çok bilinmeyenli denklemler yerine çarpım tablosunu sorsaydın, ben başarılı olurdum.” diyen öğrencinin itirazı ne kadar anlamsızsa; bu dünyadaki imtihanın zor sorularından biri olan şeytanı hatalarının mazereti olarak sunana da akıllı denmez. Sabah akşam şeytana lanet okuyup sonrasında onun gösterdiği yoldan gidenler ise sadece kendilerini kandırıyorlar.
Hijyenik şartlar sağlamadığı için hasta olan kimsenin mikroplara küfretmesi, hakaretler yağdırmasının pratikte bir faydası yoktur.
Sürüsüne köpek katmayan, yardımcı çoban almayan, yanına silah almayan, hayvanlarına göz kulak olmayan bir çoban, koyunlarını ” saldım çayıra, Mevlam kayıra” mantığıyla kendi haline bırakırsa o sürüye kurt dalar. Kurtlar sürüyü telef ettikten sonra çobanın avazı çıktığı kadar “kahrolsun kurtlar” diye bağırması, kendi suçluluğunu tescil ettirmekten başka bir işe yaramaz. Şeytan şeytanlığını, mikrop mikropluğunu, kurt kurtluğunun gereğini yapacaktır. Adam olanlar da adamlığının gereğini yapacaktır.
Unutmayalım ki, aşıları yapılmış, bağışıklık sistemi güçlü olan sağlam bir vücuda mikroplar giremez. Girse bile tahribat yapamaz.
Dış güçler var mıdır? Elbette vardır. Onlarla içerden işbirliği yapanlar var mıdır? Elbette vardır. Oldum olası hakim güçlerin Türkiye için uyguladığı politikanın “uzadıkça budanan, kurudukça sulanan” bir politika olduğunu biliyor muyuz? Evet biliyoruz. O zaman bile bile aynı hatalara düşüyorsak suçu dışarıda mı kendimizde mi arayacağız.
Kendilerini yeryüzünün efendileri kabul eden güçlüler grubunun, Üçüncü dünyaya yaptıkları tabii ki ciltlere sığmaz. Üçüncü Dünya tabirinin bir anlamda isim babası olan Sartre‘nin, Fanon‘un Yeryüzünün Lanetlileri isimli eserini “Bu zencinin yazdığı sadece bir kitap değil, medeniyetimizin kalbine bıraktığı saat ayarlı bir bombadır.” şeklinde nitelendirmesinin izahı budur.
'Gökten başımıza meteor taşı düşse, dış güçler bunu kasıtlı düşürmüştür diyoruz'
ak parti, türkiye, meteor, hüseyin çelik, dış güçler, coğrafya, işbirlikçiler