Erdoğan'dan CHP'ye Libya yanıtı: Gazi Mustafa Kemal'in ne işi vardı?
22 Aralık 2019 16:53
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Libya'da ne işimiz var?" diyen CHP heyetine Atatürk üzerinden yanıt verdi. "Libya'ya askeri desteğin boyutunu arttıracağız" diyen Erdoğan, Atatürk'ün Libya'da görev yaptığı günleri hatırlatarak "Gazi Mustafa Kemal'in Libya'da ne işi vardı?" dedi.
İşte Erdoğan'ın konuşmalarından öne çıkanlar:
"Milli Savunma Bakanlığımızın ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin değerli mensupları, sevgili denizciler, değerli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.
Bugün burada, ülkemizin önemli savunma sanayi projelerinden biri olan, yeni tip denizaltılarımızdan birinin havuza çekilmesi, diğerinin de ilk kaynak töreni vesilesiyle bir aradayız.
Denizaltı projemizin 5'ncisi
Havuza çekilecek Pirireis denizaltımızın inşası yaklaşık 4 yıl önce başladı. İnşallah 2022 yılında Pirireis denizaltımız hizmete girmiş olacak. Pirireis'in ardından Hızırreis, Muratreis ve Aydınreis denizaltılarımızın ilk kaynak törenleri yapılmış ve inşa sürecine geçilmişti.
Bugün yeni denizaltı projemizin 5'ncisi olan Seydialireis'in ilk kaynak törenini de gerçekleştiriyoruz.
İnşallah önümüzdeki yıl bitmeden, serinin son gemisi olan Selmanreis'in inşasına da başlayacağız. 2022 yılından itibaren her yıl bir denizaltımız daha hizmete girecektir. Böylece, 2027 yılında 6 denizaltımızın tamamı da deniz kuvvetlerimizin emrinde hizmet vermeye başlayacaktır.
Denizaltılarımızın şimdiden ülkemize, milletimize, ordumuza, denizcilerimize hayırlı olmasını Allah'tan diliyorum.
Projenin ilk adımının atıldığı günden şimdiye kadar, yürütülen çalışmalarda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Hedefimiz, bu süreçte elde ettiğimiz tecrübe ve birikimle Milli Denizaltı Projemizi süratle hayata geçirmektir. Milli denizaltılarımızın ilk kaynak, denize indirme ve hizmete girme törenlerinde de, inşallah yine birlikte olacağız.
Gençlerimize örnek olacak
Denizaltılarımıza isimleri verilen reislerimizin her biri, gerçekten abide kişiliklerdir. Mesela, Gelibolulu Piri Reis'in, 500 yıl önce çizdiği harita ve yazdığı Kitabı Bahriyye eseri, bugün dahi hayranlıkla karşılanıyor. Bütün ömrü denizde ve savaşta geçen Piri Reis'in Akdeniz'de, Aden'de, Basra Körfezinde verdiği mücadele, gençlerimize örnek olacak kahramanlıklarla doludur.
Süper kahraman
Seydi Ali Reis ise, hayatı filmlere konu olacak derecede inanılması zor maceralarla dolu, adeta bir süper kahramandır. Bu yürekli denizcimiz, Kızıldeniz, Aden Körfezi, Umman Denizi ve Hint Okyanusu boyunca savaşa savaşa Hindistan'ın en ucuna kadar gitmiştir.
Yolda tutulduğu fırtınalar ve düşman saldırıları sebebiyle yıpranan donanmasının silahlarını Hindistan'ın en ucundaki kabilelere emanet ettikten sonra da, karadan dönüş yoluna geçmiştir.
Seydi Ali Reis'in, bugünkü Hindistan, Pakistan, İran, Irak, Anadolu üzerinden İstanbul'a kadar karadan süren seyahati gerçekten şaşkınlık ve hayranlık vericidir.
Tabii, daha ilginci, Seydi Ali Reis'ten asırlar sonra bölge halkının, Japonya'ya giderken aynı limana uğrayan Ertuğrul Firkateynine, emanet edilen silahları vermek üzere geri getirmiş olmasıdır. Rabbimize, bize böyle bir milletin evlatları olarak dünyaya gelmeyi nasip ettiği için ne kadar hamd-ü senada bulunsak azdır.
Köprü kurmamız gerekiyor
Türkiye olarak geleceğimize güvenle bakabilmek için önce maziden atiye güçlü bir köprü kurmamız gerekiyor. Milletimize uzun yıllar boyunca, bilinçli bir şekilde, tarihi, kültürü, medeniyeti, kahramanlıkları, başarıları unutturulmak istenmiştir. Sanki bu millet ve bu devlet gökten zembille inmişçesine, geçmişiyle ilişkisi kesik bir tarih anlayışı yerleştirilmeye çalışılmıştır.
Milletimiz ecdadının mirasına sahip çıkıyor
Hakikat güneşinin kapatılması mümkün olmadığı için, milletimiz epeyce bir zaman, ecdadının mirasına, kulaktan kulağa aktarılan hatıralarla, gizli-saklı okunan kitaplarla sahip çıkmıştır. Halbuki, sadece Cumhurbaşkanlığı forsumuzda temsil edilen devletlerimizin 2 bin 200 yılı aşkın köklü bir mazisi bulunuyor. Bu devletlerin yönettikleri toprakların haritasını şöyle bir gözümüzün önüne getirdiğimizde, ortaya gerçekten muhteşem bir manzara çıkıyor.
Anadolu'yu merkez aldığınızda, en kuzeydeki Baltık ülkelerine, en doğudaki Çin'e, en güneydeki Hindistan'a, en batıdaki Kuzey Afrika topraklarına ve Cebeli Tarık Boğazına kadar her yerde izimiz vardır. Bu ülkenin ve bu milletin tarihi bilmeyenler, attığımız her adımda bize "burada ne işimiz var" diye soruyorlar. Halbuki asıl sorulması gereken soru, "biz bunca zamandır niye oralarda yokmuşuz" olmalıdır.
Ülkemizin izlediği politika, boyundan büyük işlere kalkışarak başını belaya sokma veya hakkı olmadığı yerlere müdahalede bulunma değildir. Tam tersine, hem kendimiz, hem dostlarımız, hem de tüm insanlık için gecikmiş bir hak temsili mücadelesi içindeyiz. Suriye'de yürüttüğümüz harekatların amacı budur. Doğu Akdeniz'de izlediğimiz politikanın gayesi de aynıdır. Son olarak meşru Libya yönetimi ile yürüttüğümüz çalışmalar da bu çerçevededir.
Sükûnetimizden asla taviz vermedik
Denizcilerimizin ağırlıkta olduğu şu platformda, Doğu Akdeniz ve Libya meselesiyle ilgili politikalarımızın üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Yunanistan ve onu destekleyen kimi ülkeler, uzunca bir süredir, Türkiye'yi adeta denize adım atamaz hale getirmenin hazırlıkları içindeydi.
Akdeniz'e komşu kimi Arap ülkeleri ile İsrail'in de benzer çabalar içinde bulunduğunu biliyoruz. Bizim, durduk yere kimseyle maraza çıkarmak, kimsenin hakkını-hukukunu gasp etmek gibi bir niyetimiz yoktur. Bıçak gırtlağa dayanana kadar da sükûnetimizden asla taviz vermedik. Ancak geldiğimiz noktada artık bu suskun ve çekingen politikayı sürdürme lüksümüz yoktur.
Bir kez daha tekrar ediyorum, şayet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Libya ile başlattığımız süreçlerden vazgeçersek, bırakınız ekonomik faaliyetleri, bize denize girecek kıyı, olta atacak sahil bile bırakmayacaklar. Karşımızdakilerin hak, hukuk, adalet, ahlak, insaf diye bir dertleri kesinlikle bulunmuyor.
Türkiye'ye ve Türk Milletine karşı öyle bir kinleri var ki, ellerinden gelse bizi sadece Anadolu'dan söküp atmakla kalmayacak, dünyadan kökümüzü kazıyacaklar. Hamdolsun ülkemiz artık, bu tür niyetlere, bu tür sinsi veya açık saldırılara karşı kendi hakkını, hukukunu, çıkarlarını koruyabilecek güce, iradeye, imkana sahiptir.
Ülkemizin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Libya ile yaptığı anlaşmalar, uluslararası hukuka, Birleşmiş Milletler sözleşmelerine, diğer yerlerdeki benzer örneklere tamamen uygundur.
Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye'nin, balıkçılıktan ancak yüzde 1 oranında pay alabileceği bir düzene elbette razı olmayacağız. Aynı şekilde, deniz altındaki hidrokarbon kaynaklarının aranması ve işletilmesinden tamamen dışlanmış bir Türkiye'ye rıza göstermemizi kimse bizden beklemesin.
Mutabakattan kesinlikle geri dönmeyeceğiz
Bugün Kuzey Afrika'nın her yerinde olduğu gibi Libya'da da, sayıları milyonla ifade edilen ve kendilerini Anadolu halkıyla kardeş gören soydaşlarımız bulunuyor. Kuzey Afrika'daki Arap kardeşlerimizin ülkemize olan derin muhabbetini, bölgeyi ziyaret etmiş herkes bizzat görmüştür, yaşamıştır.
Netice itibariyle, Türkiye, ne Suriye'de attığı adımlardan ne de Libya ile vardığı mutabakattan kesinlikle geri dönmeyecektir. Meşru Libya hükümetini yıkmaya yönelik çabaların yoğunlaşmasının sebebini gayet iyi biliyoruz.
Her türlü imkanı değerlendireceğiz
Son dönemde meşru Libya yönetimine çok ciddi desteklerimiz oldu. Gerekirse bu desteklerin askeri boyutunu artıracak; karada, denizde ve havada her türlü imkanı değerlendireceğiz.
Bu duygularla bir kez daha havuza çekilen Pirireis denizaltımız ile ilk kaynağını yapacağımız Seydialireis denizaltımızın ülkemize, milletimize, ordumuza hayırlı olmasını diliyorum. Projede emeği geçen herkesi tekraren tebrik ediyorum. Sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Atatürk üzerinden Libya yanıtı
Biz her türlü işbirliği ve ortak çalışma yürütmeye hak sahibiyiz. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'in Libya'daki adımlarını biliyoruz. O zaman ne arıyordu? O zaman bizim de Libya'ya gözümüz gibi bakmamız gerekiyor. Türkiye ne Suriye'deki adımlarından ne de Libya'daki adımlarından kesinlikle geri dönmeyecektir. Karada, denizde havada her türlü imkanı değerlendireceğiz."
chp, erdoğan, politika, libya, Mustafa Kemal Atatürk