Çocuk gelin Pelda'nın annesi adalet arıyor
25 Kasım 2020 10:24
Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. 2017 yılında Türkiye'de öldürülen 349 kadından biri de 17 yaşındaki Pelda Karaduman'dı.
Annesi Leyla Karaduman, öldüğü güne kadar kızının sistematik şiddete maruz kaldığını söyleyerek üç yıldır adalet arayışını sürdürüyor.
Pelda, 23 Temmuz 2017 tarihinde, 12 yaşındayken onu okuldan kaçırıp tecavüz eden, bu yüzden evlenmek zorunda bırakıldığı, iki çocuğunun babası Hüseyin Oruç tarafından kalbinden ve bacağından vurularak öldürüldü.
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava 9 Mayıs 2019'da sonuçlandı ve mahkeme Hüseyin Oruç'un cinayeti "haksız tahrik altında işlediği" kanaatine vararak Hüseyin Oruç'a 18 yıl hapis cezası verdi.
Taraflar karara itiraz etti ve istinaf kanunu yoluna başvurdular. Pelda'nın annesi Leyla ve babası Mehmet Karaduman'ın talebi üzerine Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi istinaf sürecindeki davayı üstlendi. Gaziantep 2. Ceza Dairesi, dosyada yapılan eksik incelemeler nedeniyle duruşmalı yargılama yapmaya karar verdi ve ilk duruşma 16 Kasım'da gerçekleşti.
Sanık Hüseyin Oruç, koronavirüse yakalandığı gerekçesiyle duruşmaya katılmadı, kardeşi Şahin Oruç'un öldürme fiiline iştirak ettiği ve bu yüzden tutuklanması gerektiği talebi ise mahkeme tarafından reddedildi.
BBC Türkçe'ye konuşan Pelda'nın annesi Leyla Karaduman, öldüğü güne kadar kızının sistematik şiddete maruz kaldığını anlattı.
Pelda'yı kaçıran Hüseyin Oruç'un, ağabeyi Haşim Oruç'un oğlu olduğunu belirten Leyla, ağabeyi ile beraber, erkek çocuklarının da şiddete meyilli insanlar olduğunu söyledi.
"Ağabeyimin her türlü suçtan onlarca sabıkası var" diyen Leyla, yaşadıkları acıların kaynağında, ağabeyinin kendisine karşı beslediği kin olduğunu savundu.
14 yaşındayken aynı köyden sevdiği gençle kaçtığı için ağabeyinin onu hiç affetmediğini söyleyen Leyla, "Eşimden ve benden intikam almak için kızım Pelda'yı kaçırttı" iddiasını öne sürdü.
"Ağabeyim baskıcı ve şiddete meyilli bir insandı, ben de evde yaşanan sorunlardan, huzursuzluktan usanmıştım. 14 yaşındayken eşimle kaçtım, annem ve babam beni affetti ama ağabeyim bize karşı hep kin besledi."
Ağabeyinin, kendisinden intikam almak için kızını kaçırttığını defalarca dile getirdiğini öne süren Leyla, "Kızım üzerinden hayatı bana zehir etti, yetmedi, onu katlettiler ve bir ömür boyu unutamayacağım bir acıyla da beni yaktılar" dedi.
Pelda, yedinci sınıf öğrencisi olduğu 2011 yılında dayısının iki oğlu tarafından kaçırıldığında Leyla, polise kayıp ihbarında bulunduklarını ama bir sonuç alamadıklarını söyledi.
"Ağabeyimin, kızımı oğluna istemeye niyetli olduğunu duymuştum, ama 12 yaşındaki bir çocuktan eş mi olur diye karşı çıktık. İki oğlu, Pelda'yı okuldan kaçırıp ağabeyimin baldızının evinde saklamışlardı. Polise gitmemek şartıyla onu gösterdiler, kızım çok korkmuştu, onu almak istedim, yalvardım ama vermediler, polise gidersem kızımı öldürmekle tehdit ettiler."
'Yaşını büyük göstermek için kemik testine başkasını soktular'
Leyla, kızını geri almak için çok mücadele ettiklerini, sonuç alamayınca Osmaniye'ye taşındıklarını ekledi.
Böbrek hastası olan ve tedavisi aksadığı için bir böbreği çürüyen Pelda'nın ameliyat olduğunu da beş ay sonra öğrenebilmiş.
"Şikayeti geri çekmediğimiz için, polise yakalanmamak adına onu doktora götürmemişler, bir yıl sonra durumu kötüleşince kimliği de tespit edilemesin diye, ağabeyimin baldızının kızının adıyla Pelda'yı özel bir hastaneye yatırıp böbreğinden ameliyat ettirmişler. Eğer zamanında mahkeme iyi bir inceleme yapsaydı, o kızın ameliyatsız olduğunu görüp sahte belgelerle kızımın ameliyat edildiği de ortaya çıkacaktı."
Leyla, kızının kemik yaşının tespiti için de hile yapıldığını, Pelda yerine yine aynı kişinin teste sokulduğu iddiasını öne sürdü, "Ağabeyimin baldızının kızını teste soktular, böylece 14 yaşında olan Pelda'mı hile ile 18 yaşında gösterdiler" dedi.
Kızıyla telefonla görüşmesine izin verilmediğini söyleyen Leyla Karaduman, kaçırıldıktan bir yıl sonra ağabeyinin Pelda'yı Osmaniye'ye getirdiğini aktardı.
Koruma kararı aldırıldı, Pelda yeniden okula kaydedildi
Pelda'nın psikolojisinin bozulduğunu, stresten saçlarının döküldüğünü söyleyen Leyla, o ziyaretinde kızının ameliyat olduğunu öğrendi.
"Ameliyat olduğunu görünce doktora götürdüm, iki aylık da hamileymiş meğer. Beş ay önce ameliyat edildiği ve yaraları daha tam olarak iyileşmediği ve doğum için yaşı küçük olduğu için doktor gebeliğin sonlandırılması gerektiği yönünde rapor verdi."
Pelda'nın kürtaj olmasıyla ağabeyini arayıp kızını göndermeyeceğini ilettiğinde Leyla, ölümle tehdit edildiklerini, kızı için Savcılıktan koruma kararı alıp adres değiştirdiklerini, eğitimine devam etsin diye Pelda'yı ortaokula kaydettiklerini söyledi:
"Kaçırılmadan önce okuyup öğretmen olmak isteyen Peldam, yaşadığı şiddet nedeniyle o kadar çok korkmuştu ki, 'Anne ben okuyup polis olacağım, böylece hem kendimi hem de sizi koruyacağım' demişti. Aradan dört ay geçmişti, her şey düzelecek diye umutluyduk."
Eşinin telefonuna gelen bir arama üzerine yeni adreslerinin deşifre olduğunu söyleyen Leyla, ağabeyi ve yeğeninin Osmaniye'ye gelip Pelda'yı zorla geri götürdüklerini, polisi aramaları halinde kızını öldürmekle tehdit ettiklerini ileri sürdü.
Bu olaydan kısa bir süre sonra Hüseyin Oruç'un, kızına yaptığı şiddeti telefonla kendisine dinlettiğini iddia eden Leyla şöyle devam etti.
"Beni aradı ve 'Hala dinle' dedi, kızım bağırıyor, ağlıyordu, kızıma yaptığı şiddeti telefonda bana dinletti. Ağabeyimin sesi de arkadan geliyordu, dayanamadım, sinir krizi geçirdim, kızımın canını yakarak benim de canımı yakmak için bunu yapıyorlardı."
Vücudunu kızgın bıçakla yaktıktan sonra tecavüz etti
Bu olaydan üç gün sonra, Hüseyin Oruç'un, Pelda'nın vücudunu kızgın demirle yaktığını söyleyen Leyla, şunları aktardı:
"Bir süre sonra ablamı ziyaret etmek bahanesiyle Diyarbakır'a gittim. Kızımı görmek için ağabeyime gittim, Pelda ile beni yalnız bırakmıyorlardı, bir şey gizlediklerini fark ettim ama anlamadım. Küçük kızım ablasının odasına gitmiş, ablası yanında soyunup elbiselerini değiştirince vücudundaki yanık izlerini görmüş, nedenini sorunca kaynar su döküldüğünü söylemiş Pelda."
Ertesi gün Pelda'yı alışverişe götüreceği bahanesiyle evden çıkaran Leyla, kızını ablasına götürdü ve olayın nasıl geliştiğini öğrendi.
"Yaraları görünce dehşete düştüm, söylemek istemedi ama zorlayınca ağlayarak anlatmaya başladı. Beş aylık da hamileydi, o telefondan üç gün sonra ağabeyim ve yengem, Hüseyin'e 'Biz gelmeden gerekeni yap' diyerek evden çıkmışlar. Pelda ne olduğunu anlamamış, kocası olacak adam elini ve ayağını bağlayıp, ateşte kızdırdığı ekmek bıçağıyla baldırını, bacaklarını yakmış, daha sonra da o haliyle tecavüz etmiş. Kızım hıçkırarak 'Yanan etim halıya yapıştı' dedi, fenalaştım orada..."
Leyla, kızının korkutulduğu için maruz kaldığı şiddeti gizlediğini söyledi:
"Herhangi bir şey anlatırsan, anneni, kardeşlerini öldürürüz' diyerek tehdit etmişler. Başımıza bir şey gelmesin diye yaşadıklarını gizledi."
Bu olaydan sonra kızını gizlice Osmaniye'ye kaçırdığını söyleyen Leyla, dört ay sonra Pelda'nın ilk çocuğunu dünyaya getirdiğini anlattı ve 14 yaşında olan Pelda'nın resmi nikahı olmadığı için bebeğin velayetinin kendilerine verildiğini söyledi.
"Bizi tehdit etmeye devam ettiler, bu süre içinde hayatımızı resmen cehenneme çevirdiler. Pelda ve bebeği evde yalnız bırakamıyorum, iki çocuğumu okula götüremiyorum. Kızımı göndermemekte kararlıydım yani. Bu sefer de bizi namus meselesiyle vurmaya çalıştılar."
"Telefon numaramı internette porno sitelerine dağıtmışlar, sonra da akrabalar arasında 'Leyla, kızını erkeklere satmak için götürdü' söylentisi yaymışlar. Ailemin bazı fertleri de bu iftiraya inandı ve psikolojim iyice bozuldu. Bir süre sonra Hüseyin gelip kızımı zorla geri götürdü."
Kızının doğum gününde Pelda öldürüldü
Diyarbakır'a döndükten sonra yaklaşık bir yıl sonra kızıyla telefonla görüşmeye başlayan Leyla, Pelda'nın ikinci bebeğe hamile olduğunu öğrendiğini, 23 Temmuz 2016'da bebek dünyaya gelince Diyarbakır'a kızını ziyarete gittiğini söyledi.
Kızı ve torunlarına yakın olup destek çıkabilmek için eşiyle beraber Diyarbakır'a taşınmaya karar veren Leyla ve Mehmet Karaduman, 2017 yılının Temmuz ayında Diyarbakır'a taşındılar. O sırada Leyla da dördüncü çocuğuna hamileydi:
"Hamile olduğum için Pelda evi düzeltmem için yardıma gelmişti. Gelmeden önce de şiddet görmüş, kocası, tabancanın kabzasıyla kafasına vurmuş, saçlarında hala kan vardı..."
Annesine yardım ettikten sonra evine dönen Pelda'dan iki gün boyunca haber alamayan Leyla endişelenmeye başladığını, eve döndükten sonra yaşadıkları bir tartışmanın ardından Hüseyin'in Pelda'nın telefonuna el koyduğunu öğrendiğini söyledi.
Yabancı bir erkekle görüştüğü iddiasıyla Pelda'nın telefonuna el koyan Hüseyin, Leyla'yı arayıp karısının kapıyı kapatıp evin içinde baygın numarası yaptığını anlattı:
''O gün küçük torunumun doğum günüydü. Pelda'ya hala ulaşamıyordum. Hüseyin beni aradı ve Pelda'nın kapıyı kilitleyip baygın numarasıyla yerde yattığını, eğer kapıyı açarsa onu kendi elleriyle öldüreceğini söyledi. Kötü şeyler olduğunu anlamıştım, stresten sancılarım tuttu. Daha sonra bir daha arayarak gayet sakin bir şekilde 'Kızın kendi öldürmüş' dedi. Bunu duyunca çığlık attım ve bayıldım, hastaneye kaldırdılar, beni acil doğuma aldılar, kızımı da morga götürdüler."
Mahkemede neler yaşandı?
Açılan kamu davasında Hüseyin Oruç ve Şahin Oruç sanık sıfatıyla yargılandılar.
Hüseyin Oruç ifadelerinde Pelda'nın psikolojik sorunlar yaşadığını, olaydan bir gün önce Pelda'nın başka bir erkekle konuştuğunu öğrendiğini ve bunun üzerine telefonu inceletmek istediğini iddia etti.
Olay günü Şahin Oruç ile birlikte evden ayrılıp geri döndüklerinde, Pelda'yı nefes alır şekilde yerde yatarken bulduklarını, cevap vermediğini, intihar etmiş olabileceğini düşündükleri için Şahin Oruç'un camdan girerek kapıyı kendisine açtığını, Pelda'nın göğüs bölgesinde bir kurşun izi gördüklerini savundu.
Şahin Oruç ise kardeşi Hüseyin'in Pelda'nın kendisini aldattığını düşündüğünü, telefon incelemesi yaptırmak istediğini, olay günü eve geri döndüklerinde camdan Pelda'yı yerde nefes alır halde yerde yatar şekilde bulduklarını söyledi.
"Hüseyin içeri girmeden önce Pelda'ya 'İçeri girersem seni öldüreceğim' dedi, içeri girer girmez Pelda'ya tekme attı, daha sonra Pelda'nın göğüs bölgesinde bir delik olduğunu fark ettik ve hemen ambulansı aradık, silahların ruhsatsız olması sebebiyle annesinin isteği üzerine sakladık.''
Beyanları alınan kayınvalide Zeytun, kayınbaba Haşim Oruç ve Şevval Oruç da ifadelerinde olaydan haberdar olmadıklarını ama Pelda'nın telefonuna başka bir erkekten mesaj gelince Hüseyin'in sinirlenip Pelda'nın telefonunu kırdığını öne sürdüler.
Tanık beyanlarında Hüseyin ve Şahin içeri girdikten 1-2 dakika sonra silah sesi duyulduğu, Hüseyin'in maktulün yanında bulunan silahı göstererek 'Silahı yok edin' dediğini, ağabeyi Şahin Oruç'un silahları alarak sakladığı aktarıldı.
Sanık Şahin Oruç insan öldürme suçundan beraat etti, kardeşi Hüseyin Oruç ise 'nitelikli hal tartışılmadan' kasten öldürme suçu nedeniyle müebbet hapis cezası aldı, Pelda'nın onu "aldatmış" olduğunu savunarak haksız tahrik indiriminden faydalandı ve 18 yıl hapis cezası aldı.
Leyla, ağabeyi ve yengesinin de yargılanması gerektiğini savunuyor.
Leyla, ağabeyi Haşim Oruç'un yönlendirmesiyle kızının, yeğenleri Hüseyin ve Şahin Oruç tarafından katledildiğini, mahkemede ceza indirimi almak için Pelda'nın kocasını aldattığı iddiasının bilinçli olarak öne sürüldüğünü savundu.
'Bedeni, işkencelerin deliliydi'
"Sebebi ne olursa olsun, 17 yaşındaki kızım, başına gelen hiçbir şeyi hak etmiyordu, o bir çocuktu ve hayatını mahvettiler" diyerek Pelda'nın cenazesine gidemediğini, daha sonra cenazeyi yıkayan kadınlarla konuştuğunu, vücudunda bir sürü yara ve darp izi gördüklerini söyledi:
"Bedeni yapılan işkencelerin delili gibiymiş ama raporlarda bundan söz edilmedi, beş yıl boyunca kızıma yaptıkları işkenceler yanlarına kar kaldı."
Pelda'nın öldürülmesinin ardından tüm giysilerinin çöpe atıldığını söyleyen Leyla, "Beni hem kızıma hem de kokusuna hasret bıraktılar" dedi.
'Torunlarıma, annenizi annesi öldürdü diyorlar'
Leyla, yaşadıkları acının bununla sınırlı olmadığını belirtti ve iki torununun kendisine karşı nefretle büyütüldüğünü öne sürdü.
"Her iki torunumu da kızımın mezarına götürüp, 'anneanneniz, annenizi öldürdü' diyorlar. Büyük torunum da telefonla bana annemi sen mi öldürdün diye soruyor. Annelerinin canını alan o insanlar torunlarımı büyütmemeli, büyük torunumun velayeti benim üzerimdeydi, nasıl yaptılar bilmiyorum, onunla beraber kızın velayetini de ağabeyime vermişler."
"Kızımın yarım kalan hayatı ve hayattayken ona çektirilen acıların bedeli sadece 18 yıllık hapis cezası olmamalıydı'' diyen Leyla, ağabeyi Haşim Oruç ve oğlu Şahin ile ağabeyinin eşi Zeytun, baldızı Remziye Gezici'nin de ceza almaları gerektiğini söyledi.
Kızının ölüm haberinin ardından acil doğuma alınan Leyla'nın bir oğlu oldu. Hastanede bebeği kucağına verdiklerinde, Pelda'nın gömüldüğü haberini alan Leyla şunları aktardı:
"Peldam, kızının doğum gününde katledildi, ben oğlumu Peldamın katledildiği gün dünyaya getirdim. Oğluma her baktığımda Peldamın yüzünü görüyorum, onun acısı da oğlumla beraber büyüyor."
"Kızımdan sonra ben de yarı ölü sayılırım. Rüyalarıma giriyor, 'Neden adalet yerini bulmadı?' diye soruyor. Peldamın canını alan, bizim hayatımızı mahveden, ona yapılan şiddete, işkencelere göz yuman herkesten davacıyım, diğer mahkeme adil bir karar vermedi ama istinafta adil bir kararın çıkmasını diliyorum."
diyarbakır, mahkeme, tecavüz, şiddet, pelda