• USD  34,28
  • EURO  37,18
  • BORSA  8.828,79
  • ALTIN  3.005,56
SON DAKİKA
MAJÖR HABERLER

Demet Altınyeleklioğlu [email protected]

MAJÖR HABERLER

18 Ocak 2018 13:45

Müjdeler olsun! Akıl duvarını aşmadan yaşamanın yolunu buldum!


Müjdeler olsun!
Akıl duvarını aşmadan yaşamanın yolunu buldum!
Bak, “Neden bize söylemedin demeyin. Söylüyorum işte. Akıl sağlığınızı yerinden oynatmak istemiyorsanız reçetem şu:
“TV’de haberlere paydos!”
Yandaş veya değil fark etmez!
Çıldırabilirsiniz.
En iyisi benim gibi yapın.
Mozambik televizyonunu seyredin.
Kualalar k.çlarının üstünde nasıl oturuyor öğrenin.
Cihazınız almıyor mu? O zaman bir de Fiji Adaları kanalını deneyin.
*
Uzun süredir yazamadım diye Avustralya TV’sinde kanguru kültürüne daldığımı düşünmenizi de istemem. Çalışıyoruz haliyle. Milletçe boşa kürek çekmekten kollarımızda derman kalmadı, ama olsun, bu millet gözlerini kapar vazifesini yapar. Bu her daim böyle olmuştur.
*
Dün biraz hava almak için çıktım. Keşke çıkmasaymışım.
Hadi çıktım, kahve içmek için bir yerde oturmasaymışım.
Hadi onu da yaptım! Keşke ekrana bakmayıp, gözümü kulağımı memleket hallerine kapasaymışım.
Olmadı. Haberler yapışıp kalıyor insanın aklına!
Birkaç olayın ciyak ciyak sesinden aklımı kurtaramadım.
Öfkeliysem, tansiyonum oynadıysa ondan.
*
Korkmayın. TV haberciliği sorunlarını filan ele almayacağım. Nasıl olsa Türkiye’nin majör gamları hangi telden çalıyorsa, minör gamlar da bir tam bir yarım, iki tam bir yarım aralıkla ona canhıraş ayak uydurmaya çalışıyor. Velhasıl ulusça canhıraş bir çaba içindeyiz, ama bir arpa boyu yol gitmiyor, yerimizde sayıyoruz.
*
Aklıma yapışıp kalan o birkaç haberden, halkımın konuşmaya gerek bile duymadığı gündem maddelerinden bazılarını burada paylaşmak istedim sizinle ve dedim ki laf hazır müziğe gelmişken biz de musikişinas bir haberle başlayalım.
*
Yalova Belediye Meclisi'nde yapılan oylamada, piyanist ve besteci Fazıl Say'ın adının kentte bir caddeye verilmesi oy çokluğuyla reddedilmiş. AK Parti Grup Sözcüsü Kasım Avar, "Allah uzun ömür versin. İnşallah vefatından sonra böyle bir değerlendirme yapabiliriz,” diye konuşmuş.
Ne belagat! Ne siyaset! Ne ima! Breh, breh! Fakat yine de hassas ve profesyonel bir çeviriye ihtiyaç var. Türkçe’den, Türkçe’ye çeviri olur mu demeyin. İhtiyaç duyuluyor bazen. Yani demem o ki, Sayın Avar, sevgilimiz, göz bebeğimiz Fazıl Say’ın kendi grup sözcülüğü döneminde, maazallah, fesüpahanallah, bu hayattan göçebileceği hayaliyle konuşmuş. Oysa Fazıl Say’ın daha gencecik yaşındayken ölümsüzleştiğini bilmiyor. Fazıl Say’ın ve Fazıl Say hayranlarının, onun isminin bir caddeye verilmesini veya verilmemesini hiç mi hiç umursamadığını gözünden kaçırıyor.
*
Yine kahvemi zehir ederek aklıma yapışıp kalan yerli malı memleket manzaralarından biri. Kahraman, necip, nezih halkımın insanlık âlemine kazandırdığı, tamamen yerli ve de tamamen milli, Meyd in Törkiy patentli “Dolmuş,” denen araçta bir vahşet yaşanmış. Dolmuş’un kamerası vahşeti, habercilerin yaman anlatımıyla “An be an” ya da “Saniye saniye” görüntülemiş.
Adana’da bir dolmuşta işitme engelli bir genç, omzuna dokunan birine işaret diliyle ‘Ne oldu?’ demeye çalışmış. Vay sen misin hareket çeken! Bundan sonrası ekranda. An be an! Asil halkımın üniversite öğrencisi beş yiğidi, çocukcağıza ağızlarından köpükler saçarak saldırıyor. “Dur lan; biraz da ben döveyim,” dercesine birbirlerini kenara iterek kafasına kafasına vuruyor. Bir başkası arkalardan gelip Kick-box performansını gösteriyor. Basıyor tekmeyi.
Yiğitler gazaba gelmiş, birini paralıyorlar ya, dolmuştaki diğer yolculara da seyirlik çıkıyor. Biri bile müdahale etmiyor. Öyle bakıyor. Mel mel bakıyor arkadaş.
Hadi onlar psikopat, ya bunlar ne? Bu ne vicdansızlık, bu ne kalpsizlik. O çocuğu döven beş üniversiteliden ne farkı var bunların.
Ne merak ediyorum biliyor musunuz? Bu seyirciler akşam evlerinde bu haber verildiğinde ne yaptılar acaba? Karılarına, çocuklarına, analarına, babalarına, kardeşlerine “Gelin gelin, bak beni gösteriyor,” diye mi seslendiler?
Ertesi gün arkadaşlarının yüzüne nasıl baktılar? Ya da o arkadaşlar bunlara “Yuh” demedi mi?
Klişe sorular var sosyal medyada: “Ne ara bu duruma geldik?”
Hadi canım siz de! Hadi canım siz de! “Arasını, deresini en iyi siz bilirsiniz!
Vandallar çok üzgünmüş! “Engelli olduğunu bilseydik, saldırmazdık.”
Engelli olmayana tekme-tokat girişmeye hak görüyorlar kendilerinde yani!
Aklını bağladın ya ey halkım; en iyisi elini, kolunu da bağla!
*
Al bir tane daha. Flaş, flaş, flaş...
‘İstanbul'da bir hastanede sadece son 5 ayda 115 hamile çocuğun kaydı yapıldı! Çocukların 38'i 15'inden küçük. Hastaneyi ihbar eden personel ise sürüldü! ‘
Bu haber sadece bir hastanedeki sayıları kapsıyor tabii. Kadınlar yeniliyor. Kadınlar daha küçük yaştan yok oluyor, yok ediliyor. Biz kadınlar sonsuz suskunluk içindeyiz. Her şey, aşk, meşk, botoks, diyet, kişisel gelişim, aptal tv dizileri filan değil! Açın gözünüzü artık
eyyy kadınlar! Güzellik bakımlarınızdan arta kalan zamanlarda bari haykırın. Kadınlar, haykırın. En güzel sizin çığlığınız yankılanır semada. O sema ki, annelerin haykırışını her zaman duyar. Bu diyarda annelik de ölmüş dedirtmeyin bana. Küçük kızlarımız ellerimizden kayıp gidiyor. Sapıklık kol geziyor. Sistem kızlarımızı koruyamıyor.
*
Osmanlı yadigârı, nurtopu prensesimiz Nilhan Osmanoğlu, yine yeniden konuşmuş.
“Ah dedem, vah dedem, bugünleri görmüştü, Suriye olayını Birleşmiş Milletler’ e getiren sultan dedem oldu,” demiş
Bikinilerden sonra apar topar tesettüre giren torun Osmanoğlu, "Hümayun Sohbetleri: Sultan Abdülhamitsiz Bir Asır," konulu söyleşisinde, "BM’de 'Kudüs, İsrail'in başkentidir,’ durumuna karşı alınan karar, aslına bakarsanız Sultan Abdülhamit Han'ın bugüne getirdiği bir karardır,” buyurmuş.
Söyleşinin başında “Moderatör”ün “Özel bir aileden geldiğinizi kaç yaşında hissettiniz?” çanak sorusuna da cevap yetiştirmiş torun aklı sıra en mesajlısından.
“5-6 yaşlarında kim olduğumu, dedemin kim olduğunu biliyordum. 5-6 yaşlarında devlet okulunda okuyordum. Birinci sınıfa başladığımda -1'inci sınıftaki çocuk İstiklal Marşı'nı ne kadar bilecek?- İstiklal Marşı'nı sesli söylemiyorum diye bir hoca geldi, beni sarsıp 'niye söylemiyorsun sen?' dediği anları yaşadım. Dolayısıyla devlet okulunda okumam söz konusu olmadı.”
Vah vah! Sevgili prensesim, yaşadığın mağduriyetler karşısında nasıl müteessirim, billahi anlatmaya kelimeler yetmiyor. Yalnız az bir kenarda duruver sen şimdi. Memleket meselelerinden kafamızı kaldırdığımızda biz sana İstiklal Marşını da öğretiriz.
*
Daha neler oldu neler? Hazreti Nuh’un oğlu hazreti mahdum cep telefonuyla, ‘Bıbıcım,’ diye seslenmiş hazrete. Devlet kanalındaki bir programda devletin bir profesörü söyledi bunu.Ve inananlar oldu. En başta da, programın 90+60+90 sunucusu. Ben bilmem, anlamam, ama vücut dilini çok iyi konuşturduğu bir gerçek kızımızın. Neyse amaç hâsıl oldu, program iyi reyting yaptı. Hazretin cep telefonu her şey gibi unutuldu, gitti. Hangi GSM operatörüne aitti, anlaşılamadı. Bu arada son anda aldığım bir habere göre Anadolu Yayıncılar Derneği adı altında bir dernek bu kızımıza Yılın En İyi Programı,’ ödülünü vermiş. Hatta ödülü bakan elinden sunulmuş çıtı pıtı kızımıza.
*
Demedim mi size?
Bu diyarda akıl sağlığını korumanın en iyi yolu haberden uzak durmak!
En iyisi Mozambik televizyonunu seyretmek!