• USD  34,28
  • EURO  37,18
  • BORSA  8.828,79
  • ALTIN  3.005,56
SON DAKİKA

Kılıçdaroğlu: Bay Kemal’den korkuyor

Kılıçdaroğlu:  Bay Kemal’den korkuyor

16 Ocak 2018 14:31

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.


Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle;

Herkesin şunu rahatlıkla söylemesi gerekir. İyi ki varsın CHP. Çünkü, CHP demek Cumhuriyet demektir, demokrasi demektir. CHP demek gençlere siyasette yer açmak demektir. CHP demek Türkiye demektir. Bugün, daha önceki saatlerde konuşan Genel Başkan, bizim İstanbul İl Başkanımız ile ilgili bir sürü laflar etmiş. Korksun veya korkmasın İstanbul İl Başkanımız bugün onun cevabını verecek. Benimle ilgili bir şeyler söylemiş. Sevgili Erdoğan, benden niye korkuyorsun? Sen daha uzun boylusun, gel karşıma bana söyleyeceğini adam gibi karşıma çık yüzüme söyle.

‘BU MİLLET ŞUNU SÖYLEMELİ…’
Türkiye’nin gereksiz polemiklere ihtiyacı yok. Söyleyecek lafın varsa, bütün televizyon kanalları, gazeteciler senin emrinde. Ne arkamdan dedikodu yapıp duruyorsun. Dünyadan korkmam diyor, Bay Kemal’in dediğinden korkuyor. Doktorlarını, politikacılarını yanına al, vallahi tek başıma çıkacağım. Sana yarım saat versinler, 10 dakika bana yeter. Kim haklı kim haksız milletin önünde hesaplaşalım. Dedikodu ile memleket mi yönetilir. Ne derlerse desinler, bu millet şunu söylemeli; İyi ki varsın CHP.

Türkiye dünyanın en güzel coğrafyasında yer alıyor. Petrol boru hatları, doğalgaz boru hatları buradan geçer. Bu toprakların bir başka sorunu var. Komşular. Acı var, dinmiyor.

Biz hükümet edenlere, Ankara’daki beylere önce petrolün tarihini oturun bir okuyun diyoruz. Bölge bir devletin tek başına yapılandığı bir bölge olmaktan çıkmış durumda. Suriye’de benzer bir olay yaşanıyor. 3.5 milyon Suriyeli sadece Türkiye’de. Bugün Ortadoğu aktörlerin yönlendirdiği bir Ortadoğu. Oradaki devletlerin elindeki ipler çıkmış durumda. Bir ucunda Türkiye, bir ucunda Rusya, bir ucunda İran, bir ucunda Amerika var. Bugün geldiğimiz noktanın en kötü aktörlerinden ve kaybedenlerinden birisi Türkiye. Silah göndermeyin terör örgütlerine dedik, silah gönderdiler. Aynı olayı Amerika yapıyor. Buradan uyarmak bizim namus borcumuzdur. İnsanlık bizim temel forumumuzdur diyorsanız ne PKK’ya ne onun uzantılarına, ne IŞİD’e ne onun uzantılarına silah göndermeyin. Biz Rusya’yı da Amerika’yı da uyarmak zorundayız.

“EL BAB’DAKİ ŞEHİT SAYIMIZ 70’İ AŞTI”
PKK terör örgütünün Türkiye’de neler yaptığını bütün dünya biliyor. Türkiye’nin 30 yılı aşkın süredir verdiği mücadeleyi bütün dünya biliyor. Terörden kurtulmak için her türlü çabayı göstermek bizim de görevimiz, İran, Rusya, Amerika’nın da görevi. Buradan hükümete de sağduyu çağrısı yapmak bizim görevimizdir. Diplomaside hamasetin geçerliliği yoktur. Diplomatik kanalların sonuna kadar zorlanması lazım. El Bab’daki şehit sayımız 70’i aştı. 3 hamle ötesini görmezseniz dış politikada diğer aktörlerin oyuncağı olursunuz. Elbetteki Türkiye, kendi geleceğini güvence altına almak zorundadır. Bunlara söylenecek hiçbir lafımız yok. Bu noktaya gelinceye kadar izlenen politikalar Türkiye’yi bir batakla karşı karşıya getirdi. Dışişleri Bakanlığı’nı tamamen devre dışı bıraktılar.

“DIŞ POLİTİKA HAMASET EDEBİYATI YAPILACAK BİR ALAN DEĞİL”
Ege adalarını soruyoruz ya. Ada bize mi ait Yunanistan’a mı ait? Ben soruyorum başka bir zat cevap veriyor. “Kim teslim etti onlara sor” diyor. Ağzını aç diye, konuş diye sana soru soruyorum. Çık adam gibi cevap ver. Keçi Adası bize mi Yunanistan’a mı ait, bu kadar basit. Tehdit etme cevap ver. Ben mangaldan atmam. Türkiye’nin taşına toprağına biz sahip olacağız. Bir karışı teslim etmek istemiyorum. İstanbul kongresinde söyledim. 2019’da geleceğiz, Süleyman Şah Türbesi’nin yeniden kendi topraklarımızda dikeceğiz. Dış politika hamaset edebiyatı yapılacak bir alan değildir.

BASIN ONU GÜNÜ
Bugün 16 Ocak, basın onur günü. Basının onur günü diye ilan ettiği bir gün. Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’de yaptığı basın toplantısı nedeniyle gazeteciler bugünü onur günü olarak kabul ediyorlar. Gazeteciler bu günü kutlayamıyorlar. Büyük acı çekiyorlar. Medya dördüncü güç olarak kabul edilir. Medya halk adına otoriteyi denetler. Yolsuzluk, haksızlık, kayırmacılık yapıyorlar mı? Oturur özgürce yazarlar. O nedenle otoriter yönetimler medya özgürlüğünden hep şikayet etmişlerdir. Otoriterler, gazetecilere, gazete patronlarına mali baskılar yaparlar. Onları yola getirmek, kendi istediklerinin yazılacağı bir medya yaratmak isterler. Bugün medya, sınıfta kaldı Türkiye’de. Dünyanın tüm ülkelerinde Türkiye’de medyanın özgür olmadığı kabul ediliyor. Hele bir de havuz medya var… Aman aman. Bir merkezden aldıkları haberleri manşetlerine taşıyorlar. İki temel görevleri var. iktidarı pohpohlamak, Cumhuriyet Halk Partisi’ni aşağılamak. Ama bakın biz 2019’u kazandığımızda sizi de özgürleştireceğiz. Ama müteahhitlerden, bankalardan para alamayacaksınız. Diğer bağımsız gazeteler nasıl yayın yapıyorsa siz de öyle yayın yapacaksınız.

Gazeteler aynı zamanda toplumun derdini dile getirir. Ben mesela merak ederim, gazeteler bunu niye yazmazlar; bir çiftçi zarar etmiş, ama zararından bile vergi alıyorlar. Ya bu hangi demokraside var. Tüccar zarar ederse vergi vermez, esnaf zarar ederse vergi vermez. Ama çiftçi zarar edince vergi alınıyor. Benzine zam geliyor, mazota zam geliyor. Ülkeyi böyle yönetiyorlar. Niye havuz medyası bunu yazmıyor.

OHAL MAĞDURİYETLERİ
15 Temmuz’da bir darbe girişimi oldu, hep beraber karşı çıktık. Bütün sendikalar, sivil toplum örgütleri hepsi karşı çıktı. 2 tane 15 Temmuz var, halkın 15 Temmuz’u ve sarayın 15 Temmuz’u. 20 Temmuz’da sivil darbe yapması ve bunu Allah’ın lütfu olarak tanımlamasıdır. 1 milyonu aşkın aile mağdur edildi.

OHAL mağdurları arasında mevcut işsizlik oranı yüzde 65. Mağdurların çektiği sıkıntıların en büyüğü yüzde 92 ile ekonomi. OHAL ile ilgili işlerinden atılanların yüzde 99’u, 15 Temmuz öncesi herhangi bir cezai soruşturmaya uğramamış. Yüzde 50’si 15 Temmuz sonrası bulundukları mahallelerden ve şehirlerden ayrılmak zorunda kalmış.

Bugün Kırşehir’de Koç Üniversitesi’nde tam burslu okuyan Ali Furkan’ın cenazesi defnediliyor. İntihar etti. Biz hep birlikte darbeye ve darbecilere karşı direnmek zorundayız. 20 Temmuz’da bu ülkede bir sivil darbe yapıldı.

Fiili bir anayasa ihlali var. Yok anayasa. “Bakanlar Kurulu, OHAL’in gerekli kıldığı konularda KHK çıkarabilir” diyor Anayasa’nın 121. maddesi. Taşeron işçilerin OHAL ile ne alakası var. Demek ki fiilen anayasa çalışmıyor. Bu aynı zamanda parlamentoyu devre dışı bıraktım demek. Parlamento uyusun ve büyüsün, ben KHK’larla Türkiye’yi idare ederim.

ANAYASA ELEŞTİRİSİ
Bir ülkede Anayasa yürürlükteyse herkesin bir güvencesi vardır. Bütün vatandaşların can ve mal güvenliğini koruyan maddeler vardır. 20 Temmuz’dan sonra ilk kez Türkiye ben adil yargılama yapmayacağım. Tutuklama sırasında işkence yapacağım diye dilekçe verdi. 21 Temmuz 2016. Dilekçeyi veren BM Türkiye Temsilcisi. Kişisel ve siyasal haklar sözleşmesinin “OHAL uygulamaları ile adil yargılamayı askıya alıyorum. Tutulanlara insanca davranacağım kuralını askıya alıyorum.”

Bugün Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı da yok. Darbe sonrası suçluyu hakim tayin etmiyor. Siyasi otorite tayin ediyor, hakim de sadece onu onaylıyor. Bu tablo herkesin gözünün önünde cereyan ediyor. Ben bunu anlatırken Hitler dönemine örnek verdim.

ENİS BERBEROĞLU DAVASI
Enis Berberoğlu davası bugün görüşüldü, tutukluluğa devam kararı verildi ve ertelendi. Berberoğlu’na selamlarımızı gönderiyoruz. Ankara’daki beylerin arzusu üzerine esir olarak tutulduğunu da iyi biliyoruz. Mahkemenin kararları iktidarın hoşuna gitmediği için 2 hakim değişti.

Bylock kullandı diye 11 bin kişi ya hapse atıldı ya da görevlerinden alındı. Ergenekon ve Balyoz’da da aynı sorun yaşandı. Ergenekon ve Balyoz’da yaşanan dram bugün de yaşanmaktadır. İtibarlarının iade edilmesi lazım. Her yerde ve her zaman söylüyorum.


tbmm, balyoz, ergenekon, bylock, tutukluluk, kılıçdroğlu
ÖNCEKİ Sapık komşunun tacizi cinayetle sonuçlandı SONRAKİ Filiz Aker’in yeğeninden şok açıklama