Devlet 100 m. yarışıyor, PKK ve IŞİD maraton
23 Mart 2016 11:44
Güvenlik Uzmanı Metin Gürcan: “IŞİD için Türkiye bir ‘taşıyıcı anne’ ve Türkiye’nin rahmine ihtiyacı var. IŞİD, Türkiye’de yeni bir radikal İslamcılık ekolü yaratabilir." dedi.
Cumhuriyet'ten Selin Ongun'un haberi şöyle...
IŞİD, Türkiye’de ne yapmak istiyor? “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” adı altındaki yapılanmayla savaşı tırmandıracağını ilan eden PKK “her yerde savaş” stratejisi ile ne hedefliyor? HDP’nin durumunu ne tayin edecek? Birbiri ardına gerçekleşen terör saldırıları, tutuklanan akademisyenleri, 90’lara özlem duyan yasa teklifi önerileri eşliğinde Türkiye nereye gidiyor? Çıkış yolu nedir? Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ersin Kalaycıoğlu ve güvenlik uzmanı Metin Gürcan’ın analizleri ile yazı dizimizi noktalıyoruz.
GÜVENLİK UZMANI METİN GÜRCAN UYARIYOR:
Şu an yaşadıklarımız sadece öncü sarsıntı
- IŞİD Türkiye’de ne yapmak istiyor?
IŞİD için Türkiye bir “taşıyıcı anne” ve Türkiye’nin rahmine ihtiyacı var. IŞİD henüz Türkiye’yi savaş alanı ilan etmedi. IŞİD’in Türkiye’nin tümünden sorumlu olarak atadığı bir “Emiri” de yok. IŞİD Türkiye’de birbirinden bağımsız 30’a yakın ağ ile faaliyet yürütüyor. Bu nedenle güvenlik anlamında mücadele edilmesi zor bir aktör. Giderek Suriye ve Irak’ta sıkışan IŞİD için, öncelikle NATO’nun 5’inci madde korumasında olduğu için, Rusların ulaşamayacağı bir insan havuzu olan Türkiye aynı zamanda lojistik ve finansal bir merkez. IŞİD’in Türkiye’ye yönelik stratejisini 4 ana aşamaya ayırıyorum. 1) Türkiye’de zaten gerilmiş mezhepsel, etnik ve siyasi fay hatlarını şiddet eylemleri ile kaşıyarak Türkiye’de “Selefileşen Sünniler” ve “Diğerleri” şeklinde bir yarılma yaratmak. 2) Türkiye içindeki yabancılara yönelik eylemlerle Türkiye’nin küresel anti-IŞİD koalisyonunun aktif üyesi haline gelmesini engellemek. 3) Özellikle Türkiye’deki geleneksel İslamcı yapılara giderek yabancılaşan İslamcı gençleri fikirde radikalleştirmek. 4) Fikirde radikalleşen kitleleri eylemde radikalleştirmeye teşvik etmek ve Türkiye havuzunda yetiştirdiği aşırıcı Selefi grupları yurtdışına ihraç etmek. Aslında IŞİD’in Türkiye’deki siyasi İslamın dönüşümünü çok iyi takip ettiğini ve dönüşümden rol kapmaya çalıştığını da görüyoruz. AKP ekolü ile Gülen cemaati arasındaki iktidar savaşları, karşılıklı suçlamalar ve geleneksel Türkiye İslamcılığının kapitalizmle sınavındaki çuvallaması Türkiye’de giderek yabancılaşan genç İslamcılar arasında cihadçı Selefi akımların popülerliğini artırıyor. Şayet IŞİD kendi ideolojisini Türkiye Müslümanlığı, Ehli Sünnet vurgusu ve Osmanlıcılık temaları ile birleştirebilirse Türkiye’de yeni bir radikal İslamcılık ekolü yaratabilir. Ayrıca IŞİD’in Türkiye’de sürekli vurguladığı “demokrasi eşittir küfür” tezi giderek kutuplaşan ve adı artık yolsuzluklarla anılır hale gelen siyasetten uzaklaşma ihtiyacı hisseden İslamcı kitlelere cazip gelebilir. Çünkü hem yakın düşman olarak İran’a ve Şii yayılmacılığına hem de uzak düşman olarak Batı’ya ve temsil ettiği değerlere karşı geçmişte Osmanlı İmparatorluğu’nun oynadığı rolün günümüzdeki temsilcisi olma iddiası IŞİD’in stratejik söylemini daha küresel hale getirebilir. IŞİD’in hiçbir propaganda materyalinde Kürt kimliğine yönelik doğrudan bir aşağılamanın olmadığı da not edilmeli. Bence IŞİD genç Kürt bireyler üzerinde de özel olarak çalışıyor.
- PKK’nin stratejisi ne anlama geliyor?
PKK savaşı boyutlandırma stratejisi kapsamında bir yandan Türkiye’nin tamamını cephe haline getirirken diğer yandan etnik motivasyonu yüksek ve silahlı sol radikal örgütleri himaye eden bir şemsiye örgüt haline gelmeye çalışıyor. PKK’nın nihai amacı artık şiddet kullanma tekelini yarı bağımsız çalışan operatif seviyede yarı bağımsız alt-örgüt ve taktik seviye bağımsız hücrelere devrederek Suriye kuzeyi (Rojava) hikâyesi üzerinden küresel düzeyde bütün etnik ve siyasal uyanmış Kürtlerin kalplerine ve beyinlere hitap eden bir ilham kaynağı haline gelmek. PKK bu sayede aynen El-Kaide ve IŞİD benzeri ancak bu sefer dini değil de etnik motivasyonlu, önce bölgesel sonra yapabilirse küresel bir silahlı direniş hikâyesi yaratma çabasında. Eğer bunu başarabilirse başta Kürt nüfus olan Suriye, Türkiye, Irak ve İran’da sonra yerkürede Kürtlerin yaşadığı her yerde “Cihadçılara ve destekçilerine” karşı efsaneleşen bir “ilham kaynağı” haline gelmek istiyor. Bu sayede bir yandan personel temini, lojistik ve finansal destek açısından sorunsuz kaynak akışı sağlarken diğer yandan başta Türkiye olmak üzere kendisi ile askeri anlamda mücadele eden veya etmeyi düşünen her devlete karşı ölümsüzlük iksiri içmeye çalışıyor. Bence Ankara bu son çatışmaları 100 metre koşusu olarak kodladığı için PKK’nın maraton koştuğunu göremiyor. İlk 100 metre de Ankara ipi göğüsleyebilir ama asıl soru 40’ıncı kilometrede yarışı kim kazanacak?
- HDP’nin durumunu ne tayin edecek?
HDP bana göre Oslo sürecinden sonra hem Ankara’nın hem de PKK’nın alt düzey oyuncusu olarak dizayn ettiği bir siyasi aktördü. 7 Haziran’dan sonra HDP kontrolsüz şekilde hem Kürt siyasetinin güç piramidi içinde hem de Türkiye siyasetinde başat bir aktör haline geliverince iki taraf da HDP’den ürktü. HDP, ruhu ve kimliği olan bir yapıya dönüşüp Kürt siyasetinin öznesi olamadı. 22 Temmuz sonrası çatışma dinamiğini de doğru analiz edip çatışma karşıtı bir duruş sergileyemedi. Artık içinde aktivistlerin kafasına göre takıldığı bir sivil toplum görünümünde olan HDP’nin sahanın ve sözün şehvetine kapılan üyelerinin de payı büyük. HDP içinde entegrasyoncu Kürt etno-milliyetçileri ile enternasyonelci sol ideolojinin bir mücadelesi olduğu da görülüyor. Ne yazık ki ben şu anda ne Ankara’nın ne de Kandil’in HDP’nin geleceğine pek de kafa yorduğunu düşünmüyorum. HDP’nin fişi çekilmek üzere ve bunda öncelikle HDP’lilerin payı büyük.
- Türkiye nereye koşuyor?
Konuşmamın başında vurgulamıştım. Türkiye 100 metre koşuyor, PKK ve IŞİD ise maraton. Ankara’nın asıl gündemi şu anda X ayının Y pazarında yapılacak olan bir referandum ya da genel seçim ile başkanlık sistemine geçiş. Bu da sanırım 2016 içinde olacak. Görebildiğim kadarı ile ve tehlikeli bir şekilde PKK Türkiye’nin başkanlık sistemine geçiş sürecine endeksli şekilde şiddeti yönetmeye başladı. Yani artık “Seni başkan yaptırmayacağız”ı siyasetle değil, şiddetle dayatmaya başladı. Bununla Sayın Cumhurbaşkanı’na şu mesajı vermek istiyor: “İstersek bu seçimleri yaptırmayız, istersek de seçimler yapılsa bile meşruiyetini hem içeride hem de uluslararası alanda sorgulatır hale getiririz.” PKK ne yazık ki ürettiği şiddeti başarılı bir şekilde mevcut siyasi kutuplaşma ve toplumsal yarılmanın üzerine yapıştırmaya başladı. Dikkat edin, marjinalleşmesi gereken terör eylemleri artık siyasi kutuplaşma ile toplumsal yarılmamızı en açık gösteren ve üzerlerinden siyasi argüman ürettiğimiz siyaset mezeleri haline gelmeye başladı. Bu çok kötü. Şu anda Türkiye, genç doğalı, Rojava ilhamlı, mekânı kent merkezleri olan, hikâyesi sosyal medyada yazılan, küresel izleyicilerin gölgesinde, çoğunlukla Suriye’ye endeksli, ABD ve Rusya gibi ağır sıkletlerle, İran gibi orta sıkletlerin de belirleyiciliklerinin arttığı, giderek askerileşen bir coğrafyada ve manyak bir zamanda yeni bir etnik terör dalgası ile karşı karşıya. Diğer yandan aşırıcı Selefi akımlar da nasıl olur da Türkiye’nin bereketli rahminden faydalanırız derdinde. Türkiye’nin 90’lardan farklı şekilde artıları, terörle mücadele konusunda güçlü bir siyasi iradeye sahip olması ve askeri teknoloji anlamında kazandığı stratejik üstünlükler. Bu açıdan yaşayacaklarımızı 90’lara dönüş değil, yıkımı ve yarattığı şok dalgası daha derinden hissedilecek bir büyük deprem olarak görüyorum. Şu an yaşadıklarımız sadece öncü sarsıntılar. Türkiye sahada ve askeri anlamda güçlü ama içinden geçmekte olduğumuz alacakaranlık kuşağından bizi çıkaracak siyasi yol haritası ve çıkınca ne yapacağımıza dair siyasal bir çözüm önerisi yok.
- Çıkış yolu nedir?
Biz 100 metre koşuyoruz, PKK ve IŞİD ise maraton koşuyor. Güneydoğu’da çatışma bölgelerinde yaşayan sivil halk “İsyan et” ile “İtaat et” kapanları arasına sıkışmış durumda. Halk çatışmadan da, bu iki dayatmadan da bıkmış durumda. Çıkışın formülü şu soruda: Biz bu şiddet kapanından etnik ve siyasal uyanmış Kürt’ün haysiyetini koruyarak ve Sünni Türk’ün de endişesini gidererek nasıl çıkabiliriz? Bu soruya cevap bulamazsak 100 metredeki birincilik ipini göğüsleyebiliriz. Ama biz bu ipi göğüslemekle böbürlenip onu siyasi ranta tevil etmeye çalışırken yanımızdan PKK ve IŞİD usulca geçerler, çünkü unutmayın onların koşusu maraton!
haber, haberler, ışid, son haber, metin gürcan, en son haber, ışid nedir